" target="_blank"> TARİH KURDU: AK HUN İMPARATORLUĞU

Sponsorlu Bağlantı

3 Aralık 2013 Salı

AK HUN İMPARATORLUĞU


                                               AK HUN İMPARATORLUĞU
Sogd bölgesini ele geçirdikten sonra İran üzerine baskı yapan Uar-hunların, 9 yıl kadar süren (358′e doğru) şiddetli hücumları karşısında yıkılma tehlikesi geçiren Sasanî İmparatorluğu, Şapur II’nin gayretleri ile kurtuldu. Hattâ, iki taraf arasında ittifaka varan bir antlaşma oldu ve bu durum üç nesilden fazla bir süre devam etti (bu arada, Şapur’un, 359′da Amida’yı [Diyarbakır] kuşatmasında, yardımcı olarak, Hun kuvvetleri de bulunmuştu). Fakat Bahram Gor zamanında (420-438) başlayan yeni taarruzlar (427′den itibaren), Sasanîleri sarstı. Sogd bölgesinden Ceyhun’un güneyine doğru gelişen istila hareketinin, Bahram Gor tarafından, başarı ile durdurulması, onun en şöhretli (“kurtarıcı”) İran imparatorlarından sayılmasına vesile oldu. Halefi Yazdgird II zamanının (438-457) sonlarına doğru, Uar-Hunların (Ak Hun) başında, büyük hükümdar, Eftal (Abdel) hanedanından, Kün-han (Kun-han Priskos’da Kougkhas, İslam kaynaklarında Akh.ş.n.var vb.), İran iç işlerine karışarak, himayesine aldığı veliaht Peroz’u (Fîrüz) Sasanî tahtına çıkarmış (459-484), hakimiyetini Kuzey Hindistan’a doğru genişleterek orada, başında Skandagupta’nın bulunduğu Gupta devletini dağıtmıştı (470′e doğru). 484 yılında, Ceyhun kıyılarında Ak Hun – Eftalitler tarafından mağlup edilerek Herat bölgesini kaybeden ve yıllık vergiye bağlanan Sasanîler’in, bu sırada geçirdiği dinî-içtimaî bir sarsıntı, ülkelerini ihtilale sürükledi. Bu, Mazdek isyanı idi. Mazdek, Mani inancındaki “ikili” telakki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine sosyal huzursuzluk amillerini de ekleyerek, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen topluluğu kurtarmak iddiası ile, düşüncelerini yaymağa başlamıştı. Buna göre, insanların saadetini bozan iki unsur vardı. Biri servet, diğeri kadın. Bunlardan her ikisi de herkesin ortak malı olduğu takdirde, yeryüzünden kötülük kalkacaktı. Bu tipik komünist propaganda neticesinde, arazi ve servet sahipleri ile aile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından ayaklandırıldı. Din adamları ve asiller öldürüldü, kadınlar tecavüze uğradı, evler ve konaklar yağmalandı, tahrip edildi. Devletin sıhhat kazanacağı hususunda Mazdek’e inanmak gafletini gösteren Şah Kavad (veya Kubad, 488-496 ve 498-531) da hapsedilmişti; fakat o, kurtulmak imkânını bularak, komşu Ak Hunlara sığındı (496). İran’da olup bitenleri yakından takip eden Ak Hun hükümdarı, insanlık yararına hiçbir şey göremediği Mazdek hareketini kırıp yok etmek için, Kavad’ı 30 bin kişilik Hun süvari birliği başında İran’a gönderdi. Bu suretle Şah, ihtilali bastırdı (498-499) ve hadiselerin gelişmesinden, felaketin derecesini kavrayan halkın da yardımı ile, Mazdek ve taraftarları yakalanarak idam edildi. Tabiatıyla, temizlik ve ülkenin sükûnete kavuşturulması, uzun bir zamana ihtiyaç gösterdiğinden, Sasanî İmparatorluğunda hak, adalet ve mülkiyet esasında normal nizam, daha ziyade, Kavad’ın oğlu Husrev I. Anüşîrvan (531-579) devrinde kurulmuştur ki, bu şehinşah, tarihte “Adil” lakabı ile anılır.
Çin kaynaklarına göre, İç Asya’da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan’ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, “Tegin” unvanını taşıyan ve Kâbil’de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. 6. yüzyılın ilk yarısında ise Toramana’nın oğlu Mihiragula (Gollas, 515-545) imparatorluk güney kanadının en azametli hükümdarı görünmektedir. Ordusunda, daima 700 savaş filinin bulunduğu rivayet edilir. Fakat Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu “Huna kralı”ndan hoşlanmamışlardır. Çünkü Mihiragula, Budizmi ülkesi halkı için tehlikeli sayıyor ve Budistleri kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye’den Hindistan’a giden tüccar (sonra keşiş) Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior kitabesi ile Sanskrit yazılı “Keşmir Vekayinamesi”nde Mihiragula, Hindistan’ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.
İran’da Anüşîrvan büyük bir devlet adamı olarak belirdikçe, Ak Hun – Eftalitler sönükleşti. 552 yılında, Orta Asya’da Göktürk Hakanlığı kurulup İstemi Yabgu, Maveraünnehir bölgesinde faaliyete geçtiği zaman ise, iki büyük imparatorluk arasında sıkışan Ak Hun – Eftalit devletinin, Göktürklerin mücadeleye giriştikleri Juan-juanlarla olan siyasi ve sıhrî rabıtaları da fayda vermedi. Anüşirvan ve İstemi’nin ortaklaşa hareketleri neticesinde, Ak-Hun iktidarı yıkıldı ve ülke Göktürklerle İranlılar arasında paylaşıldı (557).
Üç kol halinde gelişmiş olan Hun siyasi hakimiyeti, -Kafkasya’daki (Derbend kuzeyi- Hazar denizi arasında) Hunların, Hazar Hakanlığı idaresine girinceye kadar süren kısa hakimiyetleri dışında- bu suretle tarihe karışmakla beraber, Hunlara mensup Türk soyundan çeşitli kütleler , Büyük Hun çağında şahsiyetini bulan zengin kültürleriyle göreceğimiz gibi, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında Tabgaç, Göktürk, Türgiş, Karluk, Uygur, Oğuz, Bulgar, Sabar, Hazar, Kuman vb. türlü adlar altında ve yeni güçlü devletler, imparatorluklar kurarak yaşamaya devam etmişlerdir. Türk milleti denilen büyük âlemin çocukları olan bu kütleler, aynı zamanda Rus, Macar, İslav-Bulgar, Romen, Gürcü devletlerinin kuruluş ve gelişmelerinde başlıca rol oynamışlar ve daha sonraki bütün İslam-Türk siyasi teşekküllerine askeri, hukuki ve sosyal yönlerden ana kaynak vazifesi görmüşlerdir.
Ziyaretçi Defteri yükleniyor...