HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ
Ömrü boyunca İslam ahlakının güzel bir temsilcisi ve Peygamberimiz (sav)'in yakın dostu olan Hz.Ebu Bekir 571 yılında Mekke’de doğmuştur .
İslam tarihinde "Dört Halife Dönemi" olarak adlandırılan dönemin ilk halifesidir. Her koşulda sergilediği Kuran ahlakı ile kendisine üstün başarılar nasip olmuş örnek bir Müslümandır.
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in açıkça anlatılmaya başlanmadığı dönemde İslamiyet'i kabul etmiştir.
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in açıkça anlatılmaya başlanmadığı dönemde İslamiyet'i kabul etmiştir.
İslamiyet'i kabul ettiği andan itibaren İslam ahlakını en titiz şekilde yaşamıştır.
Peygamberimiz (sav)'in tebliğ mücadelesine gerek maddi olarak gerekse manevi olarak büyük destek vermiştir. Allah'a olan bağlılığı ve derin sevgisi ile birçok kişinin İslam ahlakını tanımasına vesile olmuştur.
Hz. Ebu Bekir'in Kişiliği
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'i kabul etmeden önce de dürüstlüğü ile bilinen bir kişiydi. Kureyş'in ileri gelenlerinden ve mühim işlerde görüşmelere katılan istişare ehlindendi.
İslamiyet'ten önce, sadece kabileler tarafından seçilen ve tayin ettiği miktarlar kabul gören, üstün meziyetli kişilerin baktığı diyet ve borç işlerine Hz. Ebu Bekir bakardı.
Kureyşliler, diyetlerle ilgili onun verdiği kararlara uyar, onun takdir ettiği miktarları seve seve kabul ederlerdi.
Gençlik yıllarını, üstün bir ahlak sergileyerek geçiren Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed (sav)'in nübüvvetinden önce de onun yakın bir dostuydu. Peygamberlik ile şereflenen Hz. Muhammed (sav)'in çağrısını ilk kabul edenlerden olduğu için Hz. Peygamber şöyle demişti:
"Ebu Bekir, hiç tereddüt etmeden çağrımı kabul etti." (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Cilt: 2 S: 31)
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in kabulünden sonra Peygamberimiz (sav)'in söylediği her söze uymuş ve daima Allah'ın sınırlarını korumuştur.
Dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da Resullullah (sav) tarafından "Sıddık" olarak isimlendirilmiştir. Hz. Ebu Bekir geniş ilmi, dini konulardaki derin bilgisi, isabetli kararları, keskin görüşü ve asaletli tutumuyla örnek bir sahabeydi.
Bedir Savaşı’nda oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında oğluyla çarpışmış ve Allah’ın rızasını her şeyden üstün tuttuğunu göstermiştir.
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'i kabul etmeden önce de dürüstlüğü ile bilinen bir kişiydi. Kureyş'in ileri gelenlerinden ve mühim işlerde görüşmelere katılan istişare ehlindendi.
İslamiyet'ten önce, sadece kabileler tarafından seçilen ve tayin ettiği miktarlar kabul gören, üstün meziyetli kişilerin baktığı diyet ve borç işlerine Hz. Ebu Bekir bakardı.
Kureyşliler, diyetlerle ilgili onun verdiği kararlara uyar, onun takdir ettiği miktarları seve seve kabul ederlerdi.
Gençlik yıllarını, üstün bir ahlak sergileyerek geçiren Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed (sav)'in nübüvvetinden önce de onun yakın bir dostuydu. Peygamberlik ile şereflenen Hz. Muhammed (sav)'in çağrısını ilk kabul edenlerden olduğu için Hz. Peygamber şöyle demişti:
"Ebu Bekir, hiç tereddüt etmeden çağrımı kabul etti." (Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Cilt: 2 S: 31)
Hz. Ebu Bekir, İslamiyet'in kabulünden sonra Peygamberimiz (sav)'in söylediği her söze uymuş ve daima Allah'ın sınırlarını korumuştur.
Dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da Resullullah (sav) tarafından "Sıddık" olarak isimlendirilmiştir. Hz. Ebu Bekir geniş ilmi, dini konulardaki derin bilgisi, isabetli kararları, keskin görüşü ve asaletli tutumuyla örnek bir sahabeydi.
Bedir Savaşı’nda oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında oğluyla çarpışmış ve Allah’ın rızasını her şeyden üstün tuttuğunu göstermiştir.
Hz. Ebu Bekir'in Müminlere Örnek İnfakı
Hz. Ebu Bekir servetinin tümünü Allah yolunda harcamıştır. Kureyşliler'in işkence ile tekrar putperestliğe çevirmek istediği esir konumunda olan birçok Müslüman'ın kurtarılması ile köle olanların sahiplerine önemli miktarda ödemeler yaparak özgürlüklerine kavuşmalarına vesile olmuştur.
Ticaretle uğraşan ve Allah'ın kendisine büyük zenginlik ve mülk nasip ettiği Hz. Ebu Bekir, tüm malını İslam ahlakının yayılması için infak ettiği için Resulullah (sav) onun hakkında şöyle buyurmuştur.
Hz. Ebu Bekir servetinin tümünü Allah yolunda harcamıştır. Kureyşliler'in işkence ile tekrar putperestliğe çevirmek istediği esir konumunda olan birçok Müslüman'ın kurtarılması ile köle olanların sahiplerine önemli miktarda ödemeler yaparak özgürlüklerine kavuşmalarına vesile olmuştur.
Ticaretle uğraşan ve Allah'ın kendisine büyük zenginlik ve mülk nasip ettiği Hz. Ebu Bekir, tüm malını İslam ahlakının yayılması için infak ettiği için Resulullah (sav) onun hakkında şöyle buyurmuştur.
"Malını feda etmede en önde giden kişi Ebu Bekir'dir. Ebu Bekir ne güzel dosttur. Aramızda İslam kardeşliği ve sevgisi vardır" (Buhârî, 8/Salât, 80/el-Huheve'l-Mamer)
Hz. Ebu Bekir'in tüm malını Allah yolunda infak ettiği, bir başka rivayette ise şöyle aktarılmaktadır:
Urve der ki:
"Âişe (ra) bana şöyle haber verdi: O, öldüğünde geriye ne dirhem bıraktı ne de dinar." (Nevevî, Tehzibu'l-esma ve'l-lugat, II,189 İbn Hacer, el-İsabe fi temyizi's- sahabe IV, 279)
Peygamberimiz (Sav)'in Ve Hz. Ebu Bekir'in Hicret Yolculuğu
Resulullah (sav), peygamberliğinin 14. yılının 27. Safer gecesi evinden ayrıldı ve Hz. Ebu Bekir'in evine geldi. Daha sonra Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekke'yi terk ettiler. Güneye doğru ilerleyerek Sevr Dağı diye bilinen dağa geldiler, burada bir mağaraya gizlendiler. Bu mağara Sevr dağındaki "Athal" adıyla bilinen mağaradır. Bu arada müşrikler mağaranın ağzına kadar geldiler. Ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bu anda da Allah'a tam bir tevekkül içindeydi.
Hz. Ebu Bekir'in tüm malını Allah yolunda infak ettiği, bir başka rivayette ise şöyle aktarılmaktadır:
Urve der ki:
"Âişe (ra) bana şöyle haber verdi: O, öldüğünde geriye ne dirhem bıraktı ne de dinar." (Nevevî, Tehzibu'l-esma ve'l-lugat, II,189 İbn Hacer, el-İsabe fi temyizi's- sahabe IV, 279)
Peygamberimiz (Sav)'in Ve Hz. Ebu Bekir'in Hicret Yolculuğu
Resulullah (sav), peygamberliğinin 14. yılının 27. Safer gecesi evinden ayrıldı ve Hz. Ebu Bekir'in evine geldi. Daha sonra Hz. Ebu Bekir ile birlikte Mekke'yi terk ettiler. Güneye doğru ilerleyerek Sevr Dağı diye bilinen dağa geldiler, burada bir mağaraya gizlendiler. Bu mağara Sevr dağındaki "Athal" adıyla bilinen mağaradır. Bu arada müşrikler mağaranın ağzına kadar geldiler. Ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bu anda da Allah'a tam bir tevekkül içindeydi.
Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." (Tevbe Suresi, 40)
Müşrikler mağaranın girişinde örümceğin ağ ördüğünü ve güvercinlerin de yuva yapıp yumurta bıraktıklarını gördüklerinde içeride kimsenin bulunmadığını düşünerek geri döndüler.
Resulullah (sav) ile birlikte o sırada mağarada bulunan sadık arkadaşı Hz. Ebu Bekir (Radiyallahuanh)’dı. O da bu mucizevi olaya şahit olma şerefine erişmiş oldu.
Hz. Ebu Bekir'in Halifelik Dönemi
Hicretten sonra da Hz. Muhammed (sav)'in yanından hiç ayrılmayan Hz. Ebu Bekir, Tebük savaşında bayrağı taşıdı.
Hicretin dokuzuncu yılında, Hac kafilesine başkanlık yapması için Hz. Muhammed (sav) tarafından görevlendirildi.
Peygamberimiz (sav), hastalandığı zaman, sahabeye namaz kıldırması için onu vekil tayin etti. Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatından sonra ise, Hz. Ebu Bekirhalife seçildi. Hz. Ebu Bekir'in Hilafet görevini üstlendikten sonra halka hitaben yaptığı şu konuşma oldukça önemlidir:
"Ey halkım! Ben size yönetici oldum. Halbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım." (Hz. Muhammed ve Hayatı, DIB Yayınları, Ankara, 1996, s. 435)
Hz. Ebu Bekir'in Halifelik Dönemi
Hicretten sonra da Hz. Muhammed (sav)'in yanından hiç ayrılmayan Hz. Ebu Bekir, Tebük savaşında bayrağı taşıdı.
Hicretin dokuzuncu yılında, Hac kafilesine başkanlık yapması için Hz. Muhammed (sav) tarafından görevlendirildi.
Peygamberimiz (sav), hastalandığı zaman, sahabeye namaz kıldırması için onu vekil tayin etti. Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatından sonra ise, Hz. Ebu Bekirhalife seçildi. Hz. Ebu Bekir'in Hilafet görevini üstlendikten sonra halka hitaben yaptığı şu konuşma oldukça önemlidir:
"Ey halkım! Ben size yönetici oldum. Halbuki sizin en hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam, bana yardım ediniz. Eğer yanlış işler yaparsam bana doğru yolu gösteriniz. Doğruluk, emanettir. Yalancılık, hıyanettir. Sizin en zayıfınız benim yanımda güçlüdür ki, onun hakkını müdafaa ederim. En güçlünüz benim yanımda zayıftır ki, başkasının hakkını ondan alırım." (Hz. Muhammed ve Hayatı, DIB Yayınları, Ankara, 1996, s. 435)
Hz. Ebu Bekir bu sözleriyle İslam ahlakına sahip bir yöneticide olması gereken vasıfları en güzel şekilde özetlemektedir.İki yıl gibi kısa bir zaman süren halifelik görevi boyunca pek çok başarı elde etmiştir:
- Peygamberimiz (sav)'in vefatından sonra aralarında ihtilaflar baş gösteren Müslümanları biraraya toplayıp devlet otoritesini yeniden sağladı.
- Kuran-ı Kerim'in toplanması ve korunması konusunda çalışmalar başlattı.
- İslam ahlakının ilk kez Arap Yarımadası dışında Suriye, Filistin ve Irak'ta yayılmasına vesile oldu.
- Din ahlakının özünde olmayan hareketlere ve sahte peygamberlere karşı mücadale yürüttü. Bu sayede Kuran ahlakının Peygamber Efendimiz (sav) döneminde olduğu gibi yaşanmasını sağladı.
Hz. Ebu Bekir Kitap Ehli'ne Şefkat Ve Merhamet İle Yaklaşmıştır
Savaş esnasında dahi Kitap Ehline karşı güzel ahlak gösterilmesi gerektiğini savunan Hz. Ebu Bekir'in ordusuna yaptığı bir konuşmada bu ahlak açık bir şekilde görülmektedir:
"Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin zulmetmeyin, hurma ve diğer meyve ağaçlarını, koyun, keçi ve diğer hayvanları yemenin dışında bir amaçla kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın. Size yiyecek, içecek ikram edilirse "Bismillah" demeden yemeyin, içmeyin." (İbnü'l-Esİr. el-Kâmil fi't-Tarih. II, 139)
"Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin zulmetmeyin, hurma ve diğer meyve ağaçlarını, koyun, keçi ve diğer hayvanları yemenin dışında bir amaçla kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın. Size yiyecek, içecek ikram edilirse "Bismillah" demeden yemeyin, içmeyin." (İbnü'l-Esİr. el-Kâmil fi't-Tarih. II, 139)
Peygamber Efendimiz (Sav)'in Dilinden Hz. Ebu Bekir'in Üstün Ahlakı
- Buhari'nin Ebu'd-Derda'dan rivayet ettiği uzun bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki, Allah beni, size peygamber olarak gönderdi, fakat bazıları inanmadı. Ebu Bekir ise, "Doğru söyledin!" dedi ve bana canıyla ve malıyla yardımcı oldu. Şimdi siz bu Aziz arkadaşımızı bu hususiyetiyle bana bırakırsınız değil mi?" (Rasulullah (sav) bu sözü iki kez söylemiştir). (Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslam Dini Cilt: 1 S: 269-270)
- Ebu Hurreyre'den rivayet edilen başka bir hadiste de Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ebu Bekir hariç, iyiliğinin mükafatını vermediğimiz hiçbir kimse kalmamıştır. Onun bize öyle iyilikleri vardır ki, onların mükafatını kıyamet gününde Allahu Teala verecektir... (Siyasi, Dini, Kültürel, Sosyal İslam Tarihi, Kayıhan Yayınları, Hasan İbrahim Hasan, Ziya Kazıcı, İsmail Yiğit, Abdülkerim Özaydın, İdris Bostan, Fehamettin Başar Cilt: 1, S: 270)