" target="_blank"> TARİH KURDU: AVRUPA TARİHİ

Sponsorlu Bağlantı

2 Aralık 2013 Pazartesi

AVRUPA TARİHİ

AVRUPA TARİHİ
Haçlı Seferleri
Hıristiyanlık dininin peygamberi olan Hz. İsa Kudüs’te yaşamıştır. Bu yüzden Kudüs ve çevresi Hıristiyanlık için kutsal topraklardır. Kudüs, aynı zamanda Müslümanlar ve Yahudiler için de kutsaldır. Ancak, bu topraklar, 636 yılında Halife Hz. Ömer döneminde, ünlü komutan Halid bin Velid tarafından İslam devleti topraklarına katıldı. Avrupalı Hıristiyanlar, Müslümanların elinde bulunan bu kutsal yerleri almak için bir takım askeri seferler düzenlediler. Bu seferlere katılanlar elbiselerinin ve kalkanlarının üzerinde bir haç işareti taşıdıkları için bu seferlere “Haçlı Seferleri” denmiştir. 
Şimdi Haçlı Seferlerinin nedenlerini sırasıyla inceleyelim.
Siyasal Nedenler
Müslüman Araplar, Dört Halife ve Emeviler döneminde Suriye, Filistin ve İspanya’yı ele geçirmişlerdi. Aynı zamanda, son derslerimizde gördüğümüz gibi, Selçuklu Türkleri Anadolu’nun büyük bölümünü Hıristiyanlık Bizans’ın elinden alarak devlet kurmuşlardı. Bu durum Avrupalı Hıristiyanların sinirini bozuyordu. 
Ekonomik Nedenler
Avrupalılar çok eskiden beri doğudan gelen ipek, porselen ve baharat gibi mallara çok ilgi göstermişlerdir. Ancak, o zaman dünyanın en büyük ticaret yolları sayılan “İpek” ve “Baharat” yollarının denetimi Müslümanların denetiminde bulunuyordu. Bazı Avrupalılar, bu Müslüman ülkelerine giderek zengin olmak istiyorlardı.
Dinsel Nedenler
Hıristiyanlar için Kudüs’e haç ziyareti yapmak kutsal bir görevdi. Ancak, haç merkezinin Müslümanların elinde olması Hıristiyanların hoşuna gitmiyordu. Haç görevini rahat yerine getiremediklerini düşünüyorlardı. Avrupa’nın önde gelen Hıristiyanlık tarikatları önce devlet ve derebeyler arasında barışı sağladılar sonra onları, Müslümanlarla savaşmaya çağırdılar. “Bu savaşı Hz. İsa ve Tanrı istiyor; Müslümanlarla savaşmak en kutsal görevdir; bu savaşa katılanlar cennete gidecekler” diye propaganda yaptılar. Ayrıca, Hıristiyanlık Bizans’ın Türk akınlarından kurtulmak için diğer Hıristiyanlık ülkelerden iki de bir yardım istemesi macera peşinde koşan Avrupalı prensleri ve şövalyeleri savaşa katılmaya yönlendiriyordu.
Haçlı Seferleri toplam sekiz tanedir. İlki 1096’da başlamış, en sonuncusu ise 1270 yılında yapılmıştır. Bunlardan, şimdilik ilk dördü bizi ilgilendirdiği için aşağıda onlardan söz edeceğiz. 
Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)
Haçlı kuvvetleri Papa II. Urbanus’un tâlimatı uyarınca Ağustos 1096’da harekete geçtiler. Sefere Batı Avrupa krallarının hiçbiri katılmadı. Fransalı (Frank) şövalyelerinin ağırlıkta olduğu haçlı ordusu dört ayrı koldan yola çıktı. Yaklaşık 4 bin atlı ve 25 bin piyadeden oluşan Haçlı kuvvetleri bir yıl içinde İstanbul’a (Konstantinopolis’e) vardı. Bizans desteğini de alan haçlılar 1097’de İznik’i Anadolu Selçuklularının elinden aldılar ve Bizans’a bıraktılar. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan’ın direnişi yüzünden Anadolu’yu büyük zorluklar ve kayıplarla geçen Haçlılar, sekiz aylık kuşatma sonunda Haziran 1098’de Antakya’yı aldılar. Burada ortaya çıkan veba salgını yüzünden aralarında papalık temsilcisi de olmak üzere yüzlerce Haçlı askeri öldü. 7 Haziran’da Kudüs’e ulaşdılar. Bir aylık bir kuşatma sonunda kenti Fatımîlerden alıp Müslüman ve Yahudi halkı kılıçtan geçirdiler (1099). Haçlılar Kudüs’te bir krallık, Urfa ve Antakya’da birer kontluk kurdular. Böylece Haçlı seferleri Hıristiyanlar açısından başarı ile sonuçlandı. Varlıklarını sürdüren bu devletlerden Urfa Kontluğunun daha sonra Musul Atabeyi Nureddin Zengi tarafından ele geçirilmesi Hıristiyan dünyasında büyük tepkilere yol açtı ve Papa 1145’de yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu.
İkinci Haçlı Seferi (1147-1149) 
II. Haçlı Seferi’nde Fransa kralı VII. Louis ile Alman imparatoru III. Konrad da vardı. VII. Louis’den bir ay önce yola çıkan III. Konrad, 1147’nin sonlarında Anadolu Selçuklu sultanı I. Mesud tarafından Eskişehir yakınlarında yenilgiye uğratıldı. İznik’e geri dönen Konrad burada güçlerini VII. Louis’ninkilerle birleştirerek Kudüs’e doğru tekrar ilerlediler. 1148’de Antakya’ya ve oradan da Kudüs’e ulaştılar. Burada Haçlı komutanlarının katıldığı bir toplantıda Şam’a saldırı kararı alındı ve 50 bin kişilik büyük bir ordu oluşturuldu. Ancak bu sefer başarısızlıkla sonuçlandı ve yenileceklerini anlayan Haçlılar geri çekildiler. Hıristiyan ahalinin çoğu kenti terk etmek zorunda kaldı. 
II. Haçlı Seferini izleyen 25 yılboyunca Kudüs Krallığı varlığını sürdü. Mısır’daki Eyyübi Kralı Salaheddin Eyyubî Kudüs’ün düştüğü haberi Avrupa’da geniş yankılar uyandırdı. Papa VIII. Gregorius bir ferman yayınlayarak yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Mayıs 1189’da o zamana değin bir araya getirilen Haçlı kuvvetlerinin en büyüğünün başında yola çıktı. Bu sefere Alman İmparatoru Frederik Barbaros, Fransa Kralı II. Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar katıldılar. Selçukluları yenilgiye uğrattıktan sonra Mayıs 1190 Konya’ya ulaştı. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı II. Kılıç Arslan Haçlıların transit geçişine izin verdi. Ama bir ay sonra Alman İmparatoru Frederik Tarsus çayında yüzerken boğuldu ve öldü. İmparatorun ölümü Alman ordusunun dağılmasına neden oldu. Kalan Haçlı birlikleri Fransa ve İngiltere kralları önderliğinde Kudüs’e doğru ilerlemeyi sürdürdüler. Önce Kudüs’ü sonra da Şam’ı almayı tasarlıyorlardı. Ancak Selahaddin Eyyübi’yi yenemediler ve başarıla olamayarak ülkelerine geri döndüler. Haçlıların bu seferdeki en büyük kazancı Kıbrıs’ın alınması olmuştu. Ada, bundan sonraki Haçlı Seferlerinde üs olarak kullanıldı.
Dördüncü Haçlı Seferi
Papa III. Innocentius 1198’de IV. Haçlı Seferi için bir ferman yayınladı. Fransız soylusu katılmıştı. Sefere katılacak birliklerin Venedik gemileriyle taşınması kararlaştırıldı. Bunun için Venediklilere belirli bir para ödenecek ve fethedilecek topraklar Fransızlar ile Venedikliler arasında eşit olarak paylaşılacaktı. Ama Haçlıların bir bölümü doğrudan Anadolu’ya gitmeyi yeğlediğinden 1202 yazında Venedik’e gelen Haçlı birlikleri beklenenden küçüktü. Haçlılar Venediklere karşı borçlu durumuna düştü ve bu borcu kapatmak için Macaristan’ın Zara kentinin ele geçirilmesinde Venediklilere yardım etmeye karar verdiler. Kasım 1202’de Zara kenti alınarak Venediklilere verildi. Bundan sonra Venedikliler tarafından, aralarındaki ticarî rekabet yüzünden doğrudan Bizans üzerine yönlendirilen Haçlılar Nisan 1204’de Konstatinopolis’i ele geçirdiler ve yağmaladılar. Bizans İmparatorluğunu yıkıp, yerine Latin İmparatorluğu’nu kurdular. Bizans İmparatorluğu 1261 İznik’te sürdürmek zorunda kalacaktı. Müslümanlara karşı başlatılmasına karşın amacından sapan IV. Haçlı Seferi, Bizans İmparatorluğunun iyice zayıflamasına yol açtı. 
Avrupalılar, 1270 yılına kadar dört tane daha Haçlı Seferi düzenledilerse de yeterince başarılı olmadılar.

Haçlı Seferlerinin Hıristiyan ve Müslüman dünyaları üzerinde büyük etkiler olmuştur. Ayrıca şunu hatırlatmakta fayda var; 1999 yılı Birinci Haçlı Seferinin 900. yıl dönümü. Yanlardaki resimler o dönemdeki haçlı askerlerini gösteriyor.


Haçlı Seferlerinin sonuçları
1- Haçlı Seferleri yüz binlerce Müslüman ve Hıristiyanlık insanın ölümüne neden oldu.
2- Hıristiyanlar başlangıçta başarı elde etseler de esas amaçlarına ulaşamadılar.
3- Avrupa’da bir çok derebeylik. Yıkıldı yerine küçük krallıklar kuruldu. Yani Avrupa’nın siyasal görüntüsü değişti.
4- Bizans İmparatorluğu Haçlı Seferlerinden büyük zarar gördü ve zayıfladı.
5- Avrupalılar Haçlı Seferlerinden ekonomik bakımdan kazançlı çıktılar. Deniz ticareti gelişti. Marsilya, Venedik ve Cenova gibi liman kentleri zenginleşti.
6- Avrupa’da gemi yapımcılığı gelişti. 
7- Doğu’dan pusula, kağıt ve barut gibi şeyleri alan Avrupa’nın bilim ve tekniği gelişti.
8- Haçlı Seferleri sonundan papanın ve kilisenin prestiji azaldı.
9- Haçlı Seferleri sayesinde Müslümanlar ve Hıristiyanlar birbirlerini daha yakından tanıma olanağı buldular.
A. YENİ BULUŞLAR ve SONUÇLARI
1. Barut'un Ateşli Silahlarda Kullanılması
Barut çok eskiden beri Çinliler tarafından biliniyordu. Ancak Çinliler barutu yalnızca eğlencelerde havaî fişek olarak kullanıyorlardı. Barut daha sonraki dönemlerde Türkler ve Müslüman Araplar tarafından kullanılmaya başlandı. Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar tarafından öğrenilerek Batıya aktarıldı. Barut ilk kez XIV. yüzyılda ateşli silahlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu yüzyılda ilk top örnekleri ve kurşun atan tüfekler icad olundu. 
Fakat topun en etkili şekilde kullanılması Osmanlılar tarafından İstanbul'un fethi sırasında gerçekleşmiştir. Fatih'in yaptırdığı devasa toplar dünyanın en sağlam surları olan Bizans surlarını yıkmış ve İstanbul fethedilmiştir. Fatih'in kullandığı topların surları yıkıcı etkisini gören Avrupalı krallar, bunları yerel idareciler olan derebeylere karşı kullandılar.
Böylece Orta Çağ boyunca süre gelen feodalite rejimi toplar sayesinde ortadan kaldırılmış, krallar derebeylerin şatolarını toplar sayesinde yıkarak mutlak krallıklarını güçlendirmişlerdir.


2. Kâğıt ve Matbaanın Kullanılması
Orta Çağ'ın başlarında Avrupa'da kâğıt üretilmiyordu. Yazı genellikle tahta, taş ve kil gibi levhalar üzerine yazılıyordu. Aynı dönemde Çinliler ve Türkler ipek ve pamuktan kâğıt yapmasını biliyorlardı. Ancak Avrupa'da ipek ve pamuk az bulunduğundan kâğıt yapımı çok pahalıya mal oluyordu. Daha sonraları Avrupalılar paçavra ve selülozdan kâğıt yapmayı başardılar. Bu durum kâğıt imalâtını ucuzlatmıştır.
Matbaaya benzeyen aletleri ilk olarak Çinliler ve Uygur Türkleri kullanmışlardır. Ancak bugünkü anlamda modern matbaanın ilk mucidi Alman Jan Gutenberg'dir. Jan Gutenberg antinom ile kurşunu karıştırarak yeni bir alaşım meydana getirdi ve bununla madenî harfler dökerek matbaayı buldu (1450). Avrupa'da matbaanın bulunması ve kâğıdın çok ucuza mal edilmesi önemli gelişmelere yol açmıştır.

Bu gelişmeler şunlardır:
1. Daha önceleri elle yazılan ve pahalıya mal olan kitaplar, bu alandaki gelişmeler sonucunda ucuzladı. Halk kitap okuma imkânını elde etti.
2. Avrupa'da okuma ve yazma oranı yükseldi.
3. Yazılı eserlerin çoğalmasıyla bilim ve kültür hızla yayıldı.
4. İnsanların kültür seviyelerinin artması hayata bakış açılarını olumlu yönde değiştirdi.
5. Bu olumlu gelişmeler bir süre sonra Avrupa'da büyük fikir hareketleri olan hümanizma, Rönesans ve Reformun doğmasına yol açmıştır.
3. Pusulanın Kullanılması ve Geliştirilmesi
Pusula görünüşte çok basit bir alet olmasına rağmen, sebep olduğu gelişmeler bakımından çok önemli sonuçlar doğurmuştur. Önceleri Çinliler tarafından kullanılan pusula, Araplar sayesinde Avrupa'ya taşınmıştır. Önceleri yönlerini kaybetme korkusuyla okyanuslara açılamayan denizciler, pusulanın kullanılmasından sonra cesurca okyanuslara açılmaya başladılar. Özellikle Kristof Kolomb'un, pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle okyanuslarda seyahat daha güvenilir hâle gelmiştir. 
Pusulanın kullanılması gemicilik sanatının da ilerlemesine neden oldu. Daha önceleri kullanılan küçük çaplı "Galer" ve "Nef" adı verilen gemiler geliştirilerek okyanuslara dayanıklı, 30 metre uzunluğunda, 3 direkli 5 yelkenli ve saatte 10 kilometre hız yapabilen "Karavel" adı verilen gemiler yapılmıştır. Pusulanın kullanılması ve gemicilik sanatının ilerlemesinin en önemli sonucu XV. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Büyük Coğrafî Keşif Hareketleri olmuştur. Coğrafî Keşifler sonucunda dünyanın daha önceleri bilinmeyen diğer yarısı da keşfedilmiştir (Amerika, Antartika, Avustralya, Afrika'nın güneyi ... vb.)
B. COĞRAFÎ KEŞİFLER ve SONUÇLARI
Doğudan başlayan ticaret yolları yüzyıllarca Avrupa'nın çeşitli ihtiyaçlarını karşılamada can damarı olmuştur. Özellikle bunlardan en önemlileri olan İpek ve Baharat yollarının Osmanlı Devleti'nin eline geçmesi, Avrupalıları yeni yollar aramaya sevk etti. Orta Çağ'ın sonuna kadar dünyanın pek çok yeri bilinmiyordu. İşte bu yeni yollar arama girişimleri sırasında pek çok yer ilk kez keşfedildi ve yeni ticaret yollan bulundu. Yeni Çağ'ın başlarında meydana gelen bu keşif olaylarına "Coğrafî Keşifler" adı verilir.
a. Ticaret yollarının Müslümanların eline geçmesi: Çin'den başlayan İpek Yolu, Hazar Denizi'nde iki kola ayrılıyor, kuzey kolu Kırım limanlarında son bulurken güney kolu Karadeniz kıyılarından İstanbul'a ulaşıyordu.
Diğer önemli bir yol olan Baharat Yolu ise Hindistan'dan başlıyor ve kuzeyde Suriye limanlarında, güneyde ise İskenderiye'de son buluyordu. Özellikle denizci İtalyan devletleri bu limanlardan aldıkları malları Avrupa'ya satıyorlardı. Bu yolların tamamının Osmanlı denetimine girmesi ve bir kaç el değiştiren malların pahalıya mal olması Avrupalıları yeni yollar aramaya sevketmiştir.
b. Coğrafya bilgisinin ilerlemesi: Orta Çağ'da Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri çok azdı. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi düz zannediyorlardı. Ortasında Kudüs'ün bulunduğuna inandıkları dünyanın kuzeyi buzlarla, güneyi ise kaynar sularla kaplıydı. Batıda sonsuz bir deniz, doğuda da Kaf dağları (Kafkas dağları) nın bulunduğuna ve onun ötesinde cinlerin yaşadığına inanırlardı. Özellikle Haçlı Seferleri ve daha sonraki ilişkiler ve seyyahların gezi notlarının incelenmesi sonrasında, Avrupalıların dünya hakkındaki bilgileri artmış, boş inançlar yıkılmıştır.
Özellikle Venedikli seyyah Marco Polo doğu üzerine Çin'e kadar büyük bir seyehat yaptı (1271 - 1295). Bu seyahati sırasında yazdığı, doğu ülkelerinin hem zenginliklerini, hem de coğrafyasını anlattığı "Garibeler Kitabı" adlı eseri, Avrupalılar üzerinde büyük etkiler meydana getirmiştir.
c. Pusulanın geliştirilmesi: İlk kez Çinliler tarafından icat edilen pusula, Haçlı Seferleri sırasında Avrupa'ya geçmiştir. Kristof Kolomb'un pusulanın sapma açısını düzeltmesiyle artık yönlerini kaybetme korkusundan kurtulan Avrupalılar, okyanuslara daha rahat ve korkusuzca açılmaya başladılar. 
d. Gemicilik sanatındaki ilerlemeler: Eskiden kullanılan kadırgaların geliştirilerek 30 metre uzunluğunda, üç direkli beş yelkenli ve okyanuslara daha dayanıklı Karavel tipi gemilerin yapılması okyanuslara açılmada insanların cesaretini artırdı.
e. Efsane ve hurafelere inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi: Orta Çağ'da Avrupalılar, Atlas okyanusunun içinde gemileri çeken çok büyük girdapların olduğu ve bu sularda dolaşan gemicilerin zenciye dönüşecekleri gibi hurafelere inanırlardı. Ancak doğu ile olan ilişkiler ve coğrafya bilgisinin ilerlemesi bu gibi inançların yıkılmasına neden olmuştur. 


2. Keşifler
• Portekizli Bartelmi Dias Afrika'nın güney ucuna ulaşarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).
• İspanyol asıllı Kristof Kolomb, İspanya'nın Palas limanından hareket edip Atlas Okyanusu'nu aşarak Amerika Kıtası'nı buldu (1492). Ancak burasını Hindistan zannettiğinden batısındaki Bahama takımadalarına Batı Hint Adaları, halkına da Hintliler adını verdi. Daha sonraları Amerika Kıtası'na üç sefer daha yaparak kıtanın orta ve güney kesimlerini de keşfetti. Ancak yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadan öldü.
• Portekizli Vasko do Gama Ümit Burnu'nu dolaşarak Hindistan'a vardı (1498).
• Bu tarihten itibaren Portekizliler Hint Okyanusu'na hâkim olmaya başladılar. Böylece Hindistan'dan gelerek Süveyş'te sona eren Baharat Yolu yön değiştirerek Ümit Burnu Yolu hâline geldi ve Portekiz egemenliğine girdi. Bu gelişme Hint sularında Osmanlı - Portekiz mücadelesini başlatmıştır.
• Kristof Kolomb'un ölümünden kısa bir süre sonra İtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın Hindistan değil yeni bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve kıtaya onun adı verildi "Amerika" (1507).
• 1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından başlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak olduğu ilk kez ispatlanmıştır.
• Başlangıçta Portekizliler ve İspanyollar tarafından başlatılan Coğrafî Keşifler, özellikle İngilizler, Fransızlar ve Hollandalılar tarafından tamamlanmıştır.
Coğrafi Keşifler'in sonuçları
• Hristiyanlık yayıldı. Buna karşılık dünyanın düz olduğu gibi pek çok yanlış bilgi aktaran din adamlarına olan güven azaldı.
• Keşfedilen yerlerde yetişen domates, vanilya, patates, tütün, kakao gibi bitki türleri ile Avrupalılar ilk kez tanıştı.
• Avrupalıların, keşfettikleri yerleri sömürgeleştirmesiyle Sömürgecilik Dönemi başladı.
• Keşifler, ticaret yollarının değişmesine neden oldu. Hint Deniz Yolu'nun bulunmasından ve Amerika'nın keşfinden sonra Akdeniz limanları ile Baharat ve İpek Yolu eski önemini kaybederken Hint Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.
• Yeni keşfedilen ülkelerde bol miktarda bulunan altın ve gümüş gibi değerli madenler Avrupa'ya getirildi. Avrupa'da ticaretle uğraşan kişiler (Burjuva sınıfı) zenginleşti. Tüccarların, soyluların ellerinde bulunan toprakları satın almalarıyla soylular eski güçlerini kaybettiler.
• Keşfedilen yerlere, özellikle Amerika'ya Avrupa'dan pek çok insan göç etti. Avrupa kültür ve uygarlığı yeni yayılma alanları buldu.
• Amerika'nın eski bir medeniyet merkezi olduğu öğrenildi.
• Zenginleşen Avrupalılar, kültür ve sanat hareketlerini desteklediler. Böylece, Avrupa'da Rönesans'ın doğmasına ortam hazırlamış oldu.
• Coğrafî Keşiflerle ticaret yollarının değişmesi sonucunda Osmanlı Devleti ekonomik yönden büyük gelir kaybına uğradı.
C. RÖNESANS
XV. yüzyılın sonlarıyla XVI. yüzyılın ilk yarısında önce İtalya'da başlayan ve ardından Fransa, Almanya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde görülen edebiyat, güzel sanatlar (resim, mimarlık, heykeltraşlık ... vb), bilim ve teknik alanında görülen gelişmelere "Rönesans" adı verilir.
Rönesans'ın Nedenleri
1. Matbaanın bulunması ve bu sayede yeni buluş ve düşüncelerin her tarafa kolayca yayılması,
2. Büyük Coğrafî Keşifler sayesinde Avrupa'nın zenginleşmesi ve Avrupa'da sanattan ve edebiyattan zevk alan zengin ve üstün bir sınıfın ortaya çıkması,
3. XV. ve XVI. yüzyıllarda pek çok dahî insanların yetişmesi ve bunların çalışmalarını birleştirmeleri,
4. Orta Çağ'dan beri gelişmekte olan güzel sanatların XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa'da olgunlaşması etkili olmuştur.
Rönesans'ın İtalya'da Başlamasının Nedenleri
a. İtalya'nın coğrafî önemi: İtalya'nın, coğrafî konumu nedeniyle doğu ve batı ülkeleri arasında aracı olması ve doğunun ürünlerini batıya taşıyan başlıca devlet olması İtalya'yı ekonomik yönden zenginleştirirken kültürel bakımdan da geliştirmiştir.
b. Ekonomik durumun iyiliği: Özellikle Haçlı Seferleri'nden sonra Akdeniz ticareti İtalyan prensliklerinin eline geçmişti. Doğudan İpek ve Baharat yollarıyla gelen mallar, İtalyan prensliklerince batıya taşınıyordu.
Bu durum İtalya'nın diğer Avrupa ülkelerinden daha önce zenginleşmesini sağlamıştır.
c. İtalya'nın tarihsel önemi: İtalya tarihsel önemi itibariyle eski Yunan, Roma ve Hellen medeniyetinin merkezi durumundaydı. Nitekim özellikle sanat ve düşüncede Rönesans, öncelikle bu eserlerin incelenmesiyle başlamıştır.
Özellikle Dante, Makyavel, Leonardo da Vinci, Rafael, Mikelanj ve Petrark Rönesans'ın İtalya'daki öncülüğünü yaptılar.
İtalya 'da Rönesans Hareketleri : 

1. Edebiyat Alanında: İtalya'da Rönesans hareketleri, "Hümanizma" ile başlamıştır. (Antikite edebiyatının incelenmesidir.) Yunanca, Latince ve İbranice metinler, Eflatun, Napoli, Yeni,Roma Akademilerinde incelenmiştir. Hümanizmanın öncüleri ; Dante, Petrark, Bokaçius' dur. ( XIV.yy) 
XV. ve XVI. yy.da, Makyavel, Gişarden, Ariyosto ve Tosso, Hümanizmanın önde gelen isimleridir. 

2. Güzel Sanatlar Alanında : 
a. Resim : Anatomi Biliminin gelişmesi, perspektifin incelenmesi, insan vücuduna ve güzelliğe değer verilmesiyle resimde Rönesans doğmuştur. İtalya'da zamanla üç resim okulu oluşmuştur. Venedik Okulu ; daha çok, manzara resmi yapmışlardır. ( Paysagiste) en önemli temsilcisi Tisiyen' dir. Floransa Okulu ; İnsan vücuduna, perspektif ve Anatomi'ye değer vermişlerdir. Temsilcilerinden Ciyoto, İtalyan resmini, Bizans etkisinden kurtarmış ve resimde Rönesans'ın doğmasını sağlamıştır. Önemli temsilcileri, Leonardo da Vinci , Mikel Anj ( Mikelancelo ) dır. Roma Okulu ; Dini konuları işlemişlerdir.En önemli temsilcisi "Rafeal" ( Rafeal Sanzino ) dir. 

b. Mimarlık ; Rönesans devrinin mimarları, ortaçağ mimarisi olan Gotik tarzını terk etmişler ve yeni bir mimari üslup oluşturmuşlardır. En önemli temsilcileri " Bramant " ve " Mikel Anj " dır. 

c. Heykeltıraşlık : Antik dönem heykellerinin incelenmesi ve kopya edilmesiyle heykeltıraşlık gelişmiştir. En önemli temsilcileri ; Donatello, Giberti, Mikel Anj dır. 

Rönesans Hareketlerinin Diğer Avrupa Ülkelerine Yayılması : 

İtalya' da başlayan Hümanizma ve Rönesans hareketleri; İtalya'nın Din ve Kültür merkezi oluşundan ve İtalya'nın Fransa,İspanya ve Almanya arasında paylaşılamaması nedeniyle çıkan İtalya Savaşlarının etkisiyle, batı Avrupa'ya yayılmıştır.

Fransa'da Rönesans : Kralların etkisi ve çalışmalarıyla başlamıştır. Önemli temsilcileri ; Rable ( Rabelais ), Ronsar ( Ronsard ), Montaigne Hümanizmada. Piyer Lesko, Jan Bülan mimaride, Jan Gojon heykeltıraşlıkta, Fransuva Klue resimde. 

İngiltere' de : En önemli temsilcisi, Hamlet-Otello-Romeo ve Jülyet'in yazarı Şekspir ( Shakespeare) dir.

İspanya' da : Don Kişot 'un yazarı " Cervantes "

Hollanda' da : Ressam " Rambrand " 
Almanya'da : Erasmus, Röklen, Alber Dürer, 
Rönesans'ın Sonuçları
o Orta Çağ'ın skolastik kilise düşüncesi yıkılırken yerine serbest ve bilimsel düşünce doğdu.
o Hristiyanlığın sanat ve düşünce üzerindeki baskısı sona erdi.
o Bilim sanat ve edebiyatta pek çok yeni eserler verildi.
o Reform hareketine zemin hazırlandı.
o Avrupa'da bilimsel gelişmelerin önü açıldı.
D. REFORM
Başlangıçta bütün Hristiyanlar bir tek merkeze yani Vatikan'a bağlıydılar. Ancak Bizans Kilisesi'yle Vatikan arasında zamanla ayrılıklar çıktı ve 1054 tarihinde Hristiyanlar ikiye ayrıldılar.
Vatikan'a (Papa'ya) bağlı olanlara ve büyük çoğunluğu oluşturanlara "Katolik" ler adı verilirken İstanbul Kilisesi'ne (Patrik'e) bağlı olanlara ise "Ortodoks" lar adı verilmiştir.
Ancak XVI. yüzyıla gelindiğinde Katolik Mezhebi kendi içerisinde tekrar parçalanmaya ve yeni mezhepler doğmaya başladı. Avrupa'daki bu gelişmeye "Reform" adı verilir.
Reform'un Nedenleri
a. Rönesans'ın etkisi: Haçlı Seferleriyle ilk kez prestij kaybına yarayan Katolik Kilisesi, Coğrafî Keşifler ve özellikle de Rönesans hareketleri ile büyük darbeler yemiştir. Pek çok düşünür (Luther, Melankton ve Röklen gibi), Rönesans ile gelişen bilimsel düşünce karşısında kilise öğretilerinin yanlışlığını görerek kiliseyi eleştirmeye başladılar
b. Katolik Kilisesi'nin bozulması: Katolik Kilisesi (Papa) ve din adamları bu dönemde asıl vazifelerini unutarak siyasî ve ekonomik güç peşine düşmüştü. Özellikle devlet yönetiminde gizli hükümdar gibiydiler. Ayrıca halkı sömüren kilise, çok geniş toprakların ve büyük servetlerin sahibi olmuştu.
c. Endülijans sorunu: Papa, kendisini Hz. isa'nın vekili olarak görüyor, insanların günahlarını çıkartıyor ve karşılığında Endülijans adı verilen günahlardan arınma belgesi veriyordu. Bu durumun aydın din adamlarını kızdırmasına rağmen karşı çıkanlar kilise tarafından derhal aforoz (dinden çıkarma) cezasına çarptırılıyorlardı.
d. İncil'in değişik dillere çevrilmesi: Eskiden İncil yalnızca Lâtince yazılır ve bunu yalnızca din adamları anlarlardı. Ancak matbaanın icadıyla birlikte İncilin değişik dillere de çevrilmesi ve maliyetinin ucuzlaması halkın da İncil'i alıp okumasına neden olmuştur.
İncil'in aslını okuyan halk, İncil'de yazanlar ile din adamlarının uygulanılan arasında büyük farklar olduğunu gördüler. Bu durum, halkın kiliseye olan güvenini nefrete dönüştürmüştür.

Reform Hareketlerinin Başlaması
Reform hareketini ilk başlatan kişi, aslen bir din adamı olan Martin Luther olmuştur. Luther, kilise uygulamalarına karşı gelerek, 1517 tarihinde Almanya'nın Wittenberg şehri kiliseninin kapısına astığı 95 maddelik bildiri ile başta endülijans satışı olmak üzere kilisenin diğer yanlışlıklarına itiraz etti.
Luther, "Tanrı ile kul arasına kimse giremez. Tanrı, kullarının günahlarını ancak kendisi bağışlar. " diyordu.
Papa'nın 1519 yılında Luther'i afaroz etmesine rağmen fikirleri kısa sürede yayıldı.
Özellikle Saksonya, Brandenburg, Palatina gibi Almanya'nın büyük prensliklerinin Luther'i desteklemeleri ve doğuda başlayan Türk tehlikesi, Alman imparatoru Şarlken'i telaşa düşürdü.
Luthercilerle başa çıkmayacağını anlayan Şarlken, Diyet Meclisi'ni toplayarak, Luther Mezhebi'nin nerelerde yayılmış ise ancak oralarda varlığını devam ettirmesine, ancak başka yerlere yayılmamasına karar verdi (1529). Şarlken'in bu kararını beş Alman prensi ve on dört şehir protesto etti. Bu nedenle Luther'e taraftar olan Hristiyanlara "Protestan" denilmiştir.
Bu durum üzerine Protestanlarla Şarlken arasında 25 yıl süren bir savaş başladı. Bu savaşta yıpranan Şarlken, nihayet Protestan'larla Ousburg Antlaşması'nı imzaladı (1555).
Bu antlaşma ile Protestan Mezhebi ve kilisesi Almanya'da resmen kabul edilmiş ve Protestanlar özgürlüklerine kavuşmuşlardır.
Protestanlık hareketi Amanya dışındaki diğer Avrupa ülkelerinde de yayılmıştır.
Fransa, Hollanda, İsviçre ve İskoçya'da Kalvenizm, İngiltere'de ise Anglikanizm mezhepleri ortaya çıkmıştır.
Özellikle Fransa'da Protestanlık Almanya'dakine benzer bir biçimde yayılmıştır. Kalven'in savunduğu Protestan fikirlerin yayılması üzerine, Katolikler ile Kalvenistler arasında uzun süre devam eden mücadeleler başladı.
Nihayet Fransa kralının yayınladığı Nant Fermanı ile Kalvenizm, Fransa'da resmen tanınmıştır (1598).
İngiltere'de ise Protestanlık, diğer ülkelerden farklı olarak bizzat devlet tarafından desteklenerek kabul edilmiştir.
Reform'un sonuçları
o Katolik Mezhebi parçalandı ve yeni mezhepler ortaya çıktı.
o Katolik Kilisesi'nin otoritesi büyük ölçüde sarsıldı.
o Katolik Kilisesi kendisini düzeltmek zorunda kaldı.
o Protestanlığı kabul eden ülkelerde kilise malları yağmalandı.
o Avrupa'da ilk kez "lâik devlet" fikri ortaya çıktı.
o Okullar, kilisenin elinden alınarak halka verildi. Böylece Avrupa'da ilk kez lâik bir eğitim uygulaması başlamıştır.
YÜZYIL SAVAŞLARI VE İKİ GÜL SAVAŞLARI
- Yüzyıl Savaşları (1337-1457) İngiltere Kralının Fransa tahtına ve topraklarına göz koyup saldırıya geçmesiyle başlamıştır. Jan Dark adında bir kızın milli ruhu canlandırmasıyla Fransızlar galip geldi. Derebeyliklerin güç kaybıyla da güçlü bir krallık kuruldu.

- Ortaçağın sonunda Almanya hariç Avrupa'nın genelinde feodalite sona erdi. Derebeyliğin yıkılmasında toplar etkili oldu.

- İki Gül Savaşları (1455-1485) İngiltere'de iç savaş sonucu derebeylik zayıfladı. Mutlak krallık güçlendi.
OTUZYIL SAVAŞLARI (1618-1648)
Alman ve İspanya Krallarının yeni mezheplere karşı bayrak açması üzerine başlayan savaşlar Protestan yanlılarının galibiyetiyle sonuçlandı.
Otuz yıl savaşları Almanya ve müttefiki olan ispanya ile Fransa ve müttefikleri (İsveç, Danimarka) arasında yapılmıştır. Bu savaş tamamen mezhep çekişmesinden kaynaklanmıştır. Almanya'da hemen hemen bağımsız yaşayan, ama sözde Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu içinde bulunan pek çok hükümdar Protestanlığı kabul etmişti. Bunlarla Katolikler arasında büyük bir savaş çıktı.

Savaşta taraflar
Almanya Fransa
İspanya İsveç
Danimarka

Almanlar birbirleriyle savaşırken savaşa Fransa, İsveç ve Danimarka da karıştı. Mezhep farklılığı nedeniyle otuz yıl içinde yüz binlerce kişi öldü. Savaş Westfalya (1648) Barışı ile sonuçlandı. Bu antlaşma Avrupa tarihinde çok önemli bir adımdır. Almanya Protestanlığı resmi din olarak tanıdı.
Artık Avrupa'da mezhep çekişmeleri siyasetten çekilmiş, devletlerin arasında bir sorun olmaktan çıkmıştır. Böylece Avrupa bazı konularda birlikte hareket etme imkanı kazanmıştır.
Antlaşmanın bazı önemli maddeleri:
1. Almanya, içindeki prenslerin dini ve siyasi özgürlüklerini kabul etti.
2. Hollanda'nın bağımsızlığı tanındı.
3. Fransa, Almanya'dan Alsas'ı aldı.
4. İsveç Kralı, Baltık denizi kıyılarına sahip oldu.
5. Almanya'nın küçük prensliklerinden Brandenburg Prensliği Prusya dukalığı adını aldı. Bu suretle bugünkü Almanya'nın temelleri atılmış oldu.
Yorum : Westfalya barışını İspanya tanımadı. Bu yüzden Orta Avrupa'da savaş bittiği halde Fransa ile İspanya arasında savaş on yıl daha devam etti. Yapılan Pirene Antlaşmasıyla (1659), İspanya Fransa'nın üstünlüğünü kabul etmiştir.
17 ve 18. Yüzyıllarda Avrupa Devletleri
1. Almanya: Kutsal Roma-Germen adını taşıyan Almanya'da yüzlerce prenslik vardı. Aralarında siyasi birlik yoktu. Otuz Yıl savaşlarında Almanya yenilmiş ve ülkedeki prensliklere mezhep özgürlüğü tanımıştı. 18. yüzyıl başlarında Prusya en güçlü prenslik olarak krallık haline geldi ve lider durumuna yükseldi.
2. İngiltere: 17. yüzyıl sonlarında ingiltere'de meşruti krallık kuruldu (1688). 18. yüzyıla güçlü bir şekilde giren İngiltere her alanda gelişme gösterdi. Yedi yıl savaşları'nda Fransa'dan büyük sömürgeler elde etti. Amerika'da 13 koloni kurdular. Amerika'nın bağımsızlığını Versay (1783) Antlaşmasıyla tanıdılar.
3. Fransa: 17. yüzyılda Avrupa'nın en güçlü devleti durumuna geldi, ispanya Veraset Savaşlarında Almanya ve İngiltere ile mücadele etti. Bu savaşlar Fransa'yı olumsuz yönde etkiledi.
4. Lehistan: 17. yüzyılın sonlarına doğru Kutsal İttifaka katılarak Osmanlı Devleti'yle mücadeleye girişti, iç ve dış nedenler siyasi alanda etkili olmasına engel oldu. 18. yüzyılda iyice güçsüzle-şen Lehistan; Rusya, Prusya ve Avusturya tartından üç kez bölüşülerek ortadan kaldırıldı (1772, 1793, 1795).
18. yüzyılın sonlarına doğru Lehistan'ın ortadan kalkması ile Rusya hem İsveç hem de Osmanlı Devleti için çok büyük bir tehlike durumuna geldi.
5. Hollanda: İspanya’dan bağımsızlığını kazanan Hollanda'da krallık kuruldu. Kısa zamanda sömürgecilikte ilerledi ve zengin bir duruma geldi.
6. Rusya: Rusya, 17. yüzyılın sonlarında (1682) Çar ı. Petro'nun yönetimine girdi. Petro'nun iki amacı vardı: Karadeniz'e ve Ballık kıyılarına ulaşmak. Petro, Rusya'yı bir Avrupa devleti haline getirmeye çalıştı. İstanbul Antlaşmasıyla Karadeniz'e inen Rusya, Küçük Kaynarca'yla da Kırım'ı alarak kuvvetli bir devlet haline gelmiştir.
7. Avusturya: Otuzyıl savaşlarında Avusturya Alman siyasi birliğini kuramamıştı. Fakat güçlü devletler arasındaydı. Zaten Karlofça Antlaşmasıyla Macaristan'ı ve Erdel'i alarak büyümüştü. Fransız ihtilâli Avusturya'nın büyümesinde büyük bir engel olmuştur.
8. İsveç: Otuz yıl savaşlarından başarı ile çıkmıştır. Paltova savaşıyla İsveç’in genişlemesi durdu.
9. İtalya: İtalya’da siyasi birlik yoktu. 18. yüzyılda da bu özelliğini devam ettiren İtalya'da en büyük cumhuriyet Sardunya Krallığı idi. Venedik eski önemini yitirmeye başlamıştı. 19. yüzyılda Sardunya İtalyan birliğini kurmuştur.
18. YÜZYILDA AVRUPA'DA VERASET SAVAŞLARI
l. İspanya Veraset Savaşları (1702 -1714)
Avrupa devletleri arasında akrabalık bağları yüzünden birçok siyasal sorun çıkmış ve bu yüzden zaman zaman taht kavgaları olmuştur. Bu taht kavgalarının ilki İspanya’da çıkmıştır.
İspanya Kralı II. Şarl'ın erkek çocuğu yoktu. Kral, ölümünden sonra yerine imparatorluğun geleceği için Fransa Kralı Lui'nin torunu Filip'in geçmesini vasiyet etti. 1700 yılında Filip ispanya tahtına oturdu. Bunu Avusturya imparatoru ve bağlı dükler kabul etmediler. Bunun üzerine Avusturya, İngiltere ve Hollanda ile ispanya, Fransa arasında savaşlar başladı. Bu savaşlarda Fransa kısmen başarısızlığı uğradıysa da yeniden üstünlük sağladı, böylece ispanya Krallığını garantiye aldı.
I. Lehistan Veraset Savaşları (1733-1738)
Lehistanın jeopolitik yapısı, Avrupa'lı devletlerin sık sık iç işlerine karışmalarına neden olmuştur. Her devlet Lehistan'a kral seçtirmek istemiştir.
1733'te II. Ogüst ölünce Fransa, Rusya ve Avusturya karşı karşıya gelmişlerdir. Lehliler de iki sınıfa ayrılmışlardır. Rusya ile Avusturya III. Ogüst'ü zorla kral seçtirince Fransa ile rekabet başlamıştır.
Savaşta taraflar
Fransa Avusturya
Lehistan Rusya

Fransa başlayan savaşta Osmanlı devletinden yararlanmak isteyerek Osmanlı'yı savaşa kışkırtmıştır. Fakat Osmanlı Devleti Fransa'ya güvenemediğinden, yazılı bir bağlaşma yapılmasını teklif etti. Fransa'nın yanında veraset savaşlarına katılmayan Osmanlı Devleti 1736'da Rusya ve Avusturya'yla savaşa girdi, Fransa bu durumdan yararlanarak Avusturya'ya karşı üstünlük sağladı.
III. Avusturya Veraset Savaşları (1740-1748)
Savaşta Taraflar
Avusturya Fransa 
Rusya İspanya
Hollanda Lehistan
İngiltere Prusya

Avusturya İmparatoru IV. Şarlken’in erkek çocuğu yoktu. Bundan dolayı tahtı ölmeden önce kızına bıraktı, ispanya Kralı bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Avusturya'yla, Rusya, Hollanda ve İngiltere ile ispanya, Fransa, Prusya, Lehistan arasında savaşlar başladı. Sekiz yıl süren savaş sonunda Fransa tekrar üstünlüğü sağladı..
YEDİ YIL SAVAŞLARI (1756-1763)
Avusturya Veraset Savaşları Fransa ile Prusya'nın üstünlüğü ile sona ermişti. Bu savaş sonunda yapılan 1748 Ekslaşapel Antlaşması her iki tarafı da memnun etmediğinden yeniden taraflar arasında savaş hazırlıkları başladı. Fakat savaşa katılan taraflar arasında bazı değişiklikler olmuştu.

Savaşta Taraflar
Prusya Avusturya
İngiltere Fransa
Rusya Lehistan

İlk olarak Prusya İngiltere ile anlaşmış, bunu Fransa'nın Rusya ve Avusturya ile anlaşması takip etmişti.
Prusya'nın Avusturya, Rusya ve Fransa'ya açtığı savaşlar 1756 yılında başladı. Yedi Yıl süren savaşlar Prusya'nın aleyhine gelişti. İngiltere ise Fransa'nın bazı sömürgelerini elde etti. Bu arada Fransızları Hindistan'dan çıkararak oraya yerleşti.
Savaş Prusya'nın aleyhine devam ederken yeni Rus Çarı III. Petro Prusya tarafına geçti. Savaştan sonra yorulan Fransa, İngiltere’den barış istedi. Bunun üzerine Paris Antlaşması (1763) yapıldı.
Buna göre :
1. Fransa, Amerika ve Hindistan'daki sömürgelerini İngiltere'ye bıraktı.
2. Avrupa'daki arazi durumu savaştan önceki haline getirildi.
Yorum : Yedi yıl savaşları sonunda Fransa zayıflamış, İngiltere toprak bakımından çok genişlemişti. Bu savaşlar Fransa'da ihtilalin başlamasına, İngiltere’de ise Amerika'da bulunan 13 kolonisi ile arasının açılmasına neden oldu. Prusya ise Avrupa’nın en güçlü kara devleti haline geldi.
E. AYDINLANMA ÇAĞI
18. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sistemine "Aydınlanma", bu düşünce sistemi ile gelen yeni döneme ise "Aydınlanma Çağı" adı verilir.
Aydınlanma Çağı'nda "aklın kullanılması ile doğru bilgiye ulaşabileceği" fikri temel olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmış, doğa bilimlerinde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Aydınlanma Çağı'nın oluşmasında etkili olan bilim adamlarından bazıları şunlardır.
Newton: Fizik ve matematik alanında çalışmalar yapmıştır.
Kopernik: Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve Güneş'in Dünya etrafında değil, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ispatlamıştır.
Galile: Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak, kilise tarafından benimsenen, Dünya'nın düz olduğu görüşünü yıkmıştır. Ayrıca fizik alanında da çalışmalar yapmıştır.
Dekart: Bilimsel bilgiye ancak matematikle ulaşılabileceğini öne sürmüş ve bu nedenle analitik ve geometriyi geliştirmiştir.
Bu dönemde sosyal bilimler alanlarında da akılcı bir görüş benimsemiş ve edebiyat eserlerinde toplumsal konular işlenmiştir.
Bu alanda özellikle Jan Jak Russo gibi düşünürler yazılarında baskıcı düşüncelere karşı çıkarak demokrasinin doğmasında ve gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır.
Aydınlanma Çağı'nda güzel sanatlar alanında da gelişmeler olmuş, özellikle müzik alanında Mozart, Bach gibi ünlü besteciler yetişmiştir.
Aydınlanma Çağı'nın Sonuçları
o Avrupa'da geçmişten kalan pek çok düşünce sistemi değişmiş, yerini akılcı düşünce sistemi almıştır.
Aydınlanma Çağı'ndaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler dünyayı geliştiren Sanayi İnkılâbı'nın temellerini oluşturmuştur.
o Pek çok alanda önemli eserler verilmiştir.
o Avrupa'daki sosyal ve siyasal gelişmeler Amerika Birleşik Devleti'nin kurulmasında ve Fransız İhtilâli'nin çıkmasında etkili olmuştur.
F. SANAYİ İNKILÂBI
XVIII. yüzyılda ilk olarak İngiltere'de başlayan, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan, etkileri bakımından tüm dünyayı sarsan önemli bir olaydır.
Aletin yerini makinanın alması demek olan bu devrimin başlamasında ilk önemli etken buhar gücünün sanayide uygulanmasıdır.
Nedeni: 
Rönesans ve Reform hareketlerinin yol açtığı özgür düşünce, bilim ve teknik alanda gelişmelere ortam hazırladı. Coğrafi Keşiflerin başlattığı sömürgecilik hareketleri ile Avrupa zenginleşti. Teknik gelişmelerin üretim alanına uygulanmasıyla da endüstri devrimi doğdu.
Birinci Sanayi Devrimi : 
Sanayi, devrimlerle doğmadı. Devrim öncesinde de vardı; işçiler, mesela dokumacılıkta, imalatçı tacirler hesabına evlerinde çalışıyorlardı; demirciler, dökümhanelerde de dışarıdan sipariş alıyorlardı. Ama bütün bunlar zanaat düzeyindeydi. Oysa, XVIII. yüzyıl sonlarına varıldığında bu konuda büyük değişiklikler ortaya çıktı. Bu değişimler, üretim araçlarını hem nicelik hem de nitelik olarak etkiledi. Makinelerin gelişimi ve dolayısıyla maliyetlerinin yükselişi, artık işçilerin bunlara tek başlarına sahip olamayacaklarını gösteriyordu. Buharın kullanımı da bu makineleri bir araya getirme, yani fabrikada bir bina içinde toplama zorunluluğu getirdi. Böylece ekonominin verileri, aynı zamanda da günlük yaşamın çerçevesi değişti. Ayrıca taşımacılıktaki ilerlemeler de bazı dönüşümlere neden olacaktı.
Bu arada teknik yenilikleri belirtmek yerinde olur: makinelerde buharın kullanımı, kömür ve demir sektörünü etkileyerek " birinci " sanayi devrimine damgasını vurdu; taşımacılık alanında, demiryolu, deniz ulaşımı ve karayollarında teknik gelişmeler görüldü; dokumacılık gelişti; nihayet petrol ve elektrik gibi yeni enerji kaynaklarının kullanımı, ikinci sanayi devrimini getirdi. Kuşkusuz bu yenilikler hemen yaygınlaşmadı. Nitekim İngiltere'de odunla çalışan son yüksek fırın ancak 1809 yılında söndürüldü. Fransa'da, yeni ve geleneksel sektörler iç içe geçerek uzun süre varlıklarını korudular. Mulhouse de pamuk fabrikada eğiriliyor, ama kumaş -fason işçilikle- evlerde dokunuyordu.
Bu dönemde meydana gelen ekonomik dönüşümlerin tümünü sadece teknik gelişmelere bağlamak doğru olmaz. Tarihçilere göre bu gelişim, bir talebe verilen cevaptır. Onlar daha çok tarım alanındaki gelişmeler üstünde dururlar: söz konusu olgu, kırsal alandan kentlere doğru göçe neden olmuş, dolayısıyla potansiyel bir pazarın ve el emeğinin doğuşuna yol açmıştır. Bu yazarlar iç sınırların ortadan kalkmasıyla tutarlı ulusal pazarların oluşumuna, böylece işletmecilik düşüncesinin ortaya çıkışına ve sermaye birikimine önem verirler.

İkinci Sanayi Devrimi : 
Demiryolu 1830 yılından itibaren İngiltere'de sanayileşmenin itici gücü olarak dokumacılığın yerine aldı. Demiryolu çılgınlığı İngiltere'den Fransa'ya geçti, daha sonra bütün Avrupa'ya yayıldı. Fransa'da, bu yayılma kesintisiz olmadı; Thiers gibi siyaset adamlarının acımasız alayları ve Politeknik Okulu'ndan Arago gibi bilim adamlarının eleştirileri bunu gösterir.
Ama bu durum, şaşırtıcı bir gelişmeye engel olmadı. 1830 yılından 1850 yılma kadar İngiltere'de 10 000 km. demiryolu yapıldı; bunu izleyen 20 yıl içinde kıta Avrupası'nda biraz daha fazla demiryolu döşendi. ABD'de de benzer bir gelişme yaşandı. 1869'da, doğu ve batı kıyıları birbirine bağlandı. Her yerde büyük teknik başarılar gerçekleştirildi. 1871'de tamamlanan Frejus Tüneli ile Alpler ilk kez aşılıyordu. Artık dünya, demiryolu çağım yaşamaktaydı.Bu değişimde makinelerdeki gelişmelerin de etkisi vardı. Raylar üzerinde ilerleyen ilk buhar makinesi, 1804'te Galler'de yapıldı.182Tde Fransız mühendis Marc Seguin'in borulu kazanıyla trenlerin gücü büyük ölçüde arttı. Sonra 1829'da kesin bir gelişim evresi aşıldı: İngiliz George Stephenson'ın " Roket " adlı lokomotifi, bir yarış atını geçti. Bu başarıyı diğer gelişmeler izledi, demir raylar genelleşti, taşıyıcı şasi mükemmelleştirildi; lokomotiflerin hızı ve çekiş gücü yükseltildi. Kısacası trenler maden ocağı veya dökümhaneyi bir su yoluna bağlama aracı olmaktan çıkarak, gerçekten yararlı taşıma araçları haline geldi.
Bunun için çelik sanayii patronlarının kendilerine sunulan bu büyük pazarı keşfetmesi ve bankalar kurularak halkın tasarruflarını toplaması ve yönlendirmesi, gereken sermayeyi bir araya getirmesi gerekiyordu. Böylece demiryolu devrimi, büyük malî grupların ortaya çıkmasını sağladığı gibi, çelik sanayisini de, lokomotif, ray, viyadükler imaline teşvik etti. Demiryolları sayesinde pazarlar birleşti, mesafeler kısaldı, bölgesel ekonomilerin uzmanlaşması için gerekli koşullar oluştu, şehir-köy ayrımı azaldı. Öte yandan demiryolunun gelişimi, sanayi devriminin etkilerinin yayılmasına da katkıda bulundu.
Çelik sanayii 1856 yılından itibaren çok büyük bir gelişim gösterdi. Henry Bessemer, dökme demiri ekonomik olarak çeliğe dönüştüren bir yöntem buldu; böylece çelik, demire karşı bir zafer kazanmış oldu. Ama ikinci sanayi devrimi, petrol ve elektrikten kaynaklandı. Antik Çağ'dan beri bilinen " yer yağı ", Amerika Birleşik Devletleri'nde XIX. yüzyılın ortasında işletilmeye başladı. Albay Drake ilk petrol kuyusunu 1859 yılında açtı; ardından Rusya devreye girdi. Petrol önce aydınlanmada kullanıldı. Sonra, 1866 yılından sonra Avrupalı mühendisler patlamalı motoru icat ettiler. Bu buluşu, Alman Rudolf Diesel'in geliştirdiği içten yanmalı motor izledi. 1914 yılında trafiğe çıkan iki milyon taşıt, henüz demiryolunun üstünlüğünü tehdit etmese de hiç şüphesiz yepyeni bir çağı başlatıyordu.
Elektriğe gelince, bu enerji tam yüz yıldan beri incelenme konusuydu. Ancak sanayide üretimi ve kullanımı, Belçikalı Zenobe Gramme'ın jeneratörü buluşundan ve Fransız Aristide Berges'nin bunu 1869 yılında bir su çavlanına yerleştirmesinden sonra gerçekleşti. Aristide Berges bu enerji kaynağına " beyaz kömür " adını verdi. 1882 yılında fizikçi Marcel Deprez elektriği yüksek gerilimli akıma dönüştürdü. Bu gelişim elektriğin iletimi için gerekli koşuldu ve hemen pratik sonuçlar verdi: Gramme'ın tersinir makinesi ilk elektrik motorunu oluşturdu. Amerikalı Thomas Edison 1878 yılında akkor lambayı buldu. Bunları kısa süre içinde diğer buluşlar izledi; yeni bir sanayinin temelini oluşturan elektroliz bulundu; dolayısıyla elektrolize dayanan elektrometalürji, alüminyum üretimini sağladı.
Bütün bu buluşlar, İsveç, Norveç, İsviçre, İtalya ve Güneydoğu Fransa gibi kömürü bulunmayan dağlık ülkelerin ekonomilerinin gelişmesine olanak verdi. Aynı dönemde petrol, Amerika Birleşik Devletleri'nin ilerlemesini kolaylaştırdı. Öte yandan Almanya yeni buluşlara uyum sağladığından, sanayinin haritadaki dağılımı İngiltere aleyhine değişti. Yeni enerji kaynakları olmayan bu ülke, donanımlarının eskimesi sonucu nispî bir gerilemeye uğradı. 

Sonuçları: 
1) Üretimde aletin yerini makine aldı ; seri üretime geçildi.
2) Üretim patlaması yaşandı; uluslararası ticaret hızlandı
3) Büyük şirketler kuruldu: sermaye birikimi daha da yoğunlaştı
4) Büyük üniteli fabrikalar kuruldu; yeni bir sosyal sınıf doğdu (işçi sınıfı)
5) Köyden kente göç başladı; kentleşme hızlandı; dünyanın ilk gecekonduları meydana geldi.
6) Hammadde kaynakları ve pazar alanları bulma yarışı sanayileşen ülkeler arasında rekabete yol açtı.
7) Emek ve sermaye arasında çelişkiler yoğunlaştı; işsizlik bir yandan artarken öte yandan teknoloji alanlarında yeni yenilikler görüldü.
Yorum: işsizliğin artması, işgücünün önemli bir unsur olmasına karşın ucuz olmasına yol atı. Bu durumda işçi sınıfı kendini korumak için sendikalaşmaya başladı. Böylece çalışma hayatında yeni bir dönem başladı.
8) Uluslararası ekonomik ve kültürel ilişkiler arttı.
9) Sosyalizm ve Liberalizm gibi düşünce akımları ortaya çıktı.
AMERİKANIN KURULUŞU
a. 13 Sömürge ( Koloni ) Dönemi : 
İngilizler, XVI.yy.'ın sonlarından itibaren, ABD'nin Atlas okyanusu kenarlarına yerleşmişler, burada zamanla 13 sömürge oluşturmuşlardır. XVIII.yy.'da sömürgeler İngiltere'ye bağlı ayrı hükümetler haline gelmişlerdir. Her sömürgenin başında İngiliz kralı ya da yerli halk tarafından seçilen Vali bulunur, yönetimde de halk tarafından iki yılda bir seçilen meclis bulunurdu. Meclis, sömürge halkının vergilerini belirlerdi. Prusya + İngiltere ile ; Fransa + Rusya + Avusturya arasında başlayan , yedi yıl savaşları ( 1756 - 1763 ) sonunda, koloniler İngiltere'den ayrılma belirtileri göstermeye başladılar. * Fransa, Amerika için tehlike olmaktan çıkmıştı ve İngiltere'nin ekonomik baskısından, vergilerden kurtulmak istemişlerdir. Avrupa'da giriştiği savaşlar sonucu ekonomik olarak yıpranan İngiltere, mali durumunu düzeltebilmek amacıyla yeni vergiler çıkarmak zorunda kalmış, çay ve damga vergisinin sömürgelerde de uygulanmasını istemiştir. 13 sömürge İngiltere parlamentosunda, Amerikalı temsilcilerin olmadığını ileri sürerek bu vergileri reddettiler. ( 1763-Newyork ) 

b. 13 Sömürge ile İngiltere'nin Savaşması, I. Filedalfiya Kongresi ( 1774 ) :
Vergi konusunda birtakım çekişmeler olmuş, sonuçta sadece Çay'a uygulanması kararlaştırılan vergiyi de, Amerikalılar kabul etmediler. Amerikalıların, İngiltere' den sömürgelere çay getiren üç İngiliz gemisine saldırıp, çayları denize atması üzerine, İngiltere çayların bedellerinin ödenmesini istemiş ve Boston limanını abluka altına almıştır. Filadelfiya'da toplanan sömürge temsilcileri, İngiltere ile savaşmaya , savaş için hazırlıklar yapmaya karar vermişlerdir. İngilizlerin Boston yakınlarındaki bir silah deposuna baskınına, Amerikalıların karşılık vermesi iki taraf arasında savaşın başlamasına yol açmıştır. ( 1775 ) 

c. İkinci Filedalfiya Kongresi - Amerika'nın Bağımsızlık İlanı ( 1776 ) : 
İngiltere'nin Amerikaya askeri takviye yaparak kontrol altına almak istemesi üzerine önce Virjinya sömürgesi bağımsızlığını ilan ederek, İngiltere ile savaşmaya başlamış, bunu diğer sömürgeler izlemişlerdir. 4 Temmuz 1776 'da ikinci defa Filadelfiya'da toplanan sömürgeler, bağımsızlıklarını ilan ederek İngiltere ile savaşa karar vermişler, İnsan Hakları ve Bildirgesini de kabul etmişlerdir. 

d. Fransa'nın Yardımı ve Versay Antlaşması ( 1783 ) : 
Amerikalıların birtakım başarıları üzerine ( Saratoga - 1777 ), o zamana kadar silah ve cephane yardımı yapan Fransa, İngiltere'ye karşı Amerikalıların yanında savaşa katıldı. Ona İspanya ve Hollanda da katıldı. General Corc Vaşington'un York Town başarısı, Fransızlar'ın Antil ve Hindistan denizlerindeki başarıları üzerine İngiltere barış istemek zorunda kalmıştır. 1783'de İngiltere ile Versay antlaşması imzalandı.

Maddeleri:
1- İngiltere amerikan kolonilerinin bağımsızlığını tanıdı.
2- Florida ve Minorka adası İspanyaya bırakıldı.
3- Kanada sınırında Misisipi nehrine kadar olan bölge Amerika’ya bırakılacak.
4- Antillerden bazı adalar ve Senegal İngiltere’ye bırakılacak.
5- Bağımsızlığını ilan eden eyaletler iç işlerinde serbest olmak şartıyla Amerika Birleşik Devletlerini kurdular. (1787)

Monrea Doktrini:
Amerikan başkanı Monrea (1817-1825) bir bildiri yayımlayarak Amerika’nın Avrupa’nın siyasi işlerine karışmayacağını Avrupa’nın da Amerika kıtasına müdahalelerine izin vermeyeceğini ilan etti. Amerika bu doktrinle yalnızlık politikası uygulamıştır. Avrupa’daki kargaşaya karışmayıp ekonomisini güçlendirmiş, Orta ve Güney Amerika’da etkisini artırmıştır.
FRANSIZ İHTİLALİ(1789)
Sebepleri:
Fransız ihtilalinin sebeplerinin iç ve dış sebepleri olacak iki kısımda işleyebiliriz.

İç Sebepler:
1- Krallık Rejiminin İstibdadı: Fransa XVI. yüzyıldan beri koyu bir mutlakıyetle yönetilmekte idi. Krallar, memleketin sahibi ve efendisi sayılırdı. Kralın Tanrı'dan başka kimseye hesap vermeyeceği kabul olunurdu. Kral ve çevresinin , zengin ve gösterişli yaşamına karşılık, halkın sıkıntılı yaşamı, Kral'a tepki duyulmasına yol açmıştır. 

2- Sosyal Durum ( Halkın çeşitli Sosyal Sınıflara Ayrılması ): Fransız milleti eşitsizlik üzerine kurulmuş sosyal bir yapıya sahipti. Halk, birbirlerine eşit olmayan ve başka hak ve imtiyazlara sahip bulunan ; Soylular - Rahipler - Burjuvalar- Köylüler olarak, dört ayrı sınıfa bölünmüştü.

Soylular: Büyük toprak ve Malikane sahibi idiler. Devlet memurluğu ve askerlikle uğraşırlar, devlete vergi vermezlerdi. Topraklarında, köylüleri çalıştırırlardı.
Rahipler: Arazi ve mal sahibi idiler. Din bakımından Papa'ya bağlıydılar. Devlet ve Halk üzerinde dinsel otoriteye sahiptiler. Devlete vergi vermezlerdi.
Burjuvalar: Şehir ve kasabalarda oturan, iş ve ticaret'le uğraşan kesimdi. Aydınlar bu sınıf içinde idi. ( Doktor, Mühendis, Avukat, Tüccar, Sanatçı ) . Siyasal hakları yoktu. Devlete vergi verirlerdi.
Köylüler: Halkın çoğunluğunu oluşturmakta idiler. Vergi verirler, askerlik yaparlar, soylu kişilerin ve rahiplerin tarlalarında çalışırlar, gerektiğinde onların angaryalarını görürlerdi. Hiçbir siyasal hakları yoktu. Okuma - Yazma bilmezlerdi. Ekonominin bütün yükü, vergileri bu sınıf karşılıyordu.

3- Fransız Aydınlarının Etkisi: XVIII.yy.da Fransa'da yetişen filozoflar, düşünceleri ve eserleriyle, Fransız halkını etkilemişlerdir. Bu aydınlar içinde en etkili olanları, Monteskiyö, Volter, Didero ve Jan Jak Ruso' dur.
Monteskiyö , "İran Mektupları " adlı eserinde, bir İranlının ağzından Fransa' daki devlet rejimini, memleket yönetimini, sosyal durumu eleştirerek, hükümetin uygulamalarını ve soyluların yaşayışlarını halka göstermeye çalışmıştır. "Kanunların Ruhu Üzerine" adlı eserinde, devlet rejimlerini inceleyerek, en iyi devlet rejiminin, kanunları yapan kuvvetle, yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden ayrıldıkları rejimler olduğu fikrine ulaşmıştır.
Volter : Felsefe, Tarih, Edebiyat, Sosyoloji, Din alanlarında eserler yazmış, eserlerinde özgürlük ve vicdan özgürlüğü üzerinde durarak, genellikle Kilise ve Papazları eleştirmiştir.
Didero : Fransa'nın en büyük Ansiklopedist lerindendir. Fransızları kültür yoluyla yükseltmeye çalışmış, devlet yönetimini eleştirerek, rejimin değişmesi gerektiğini söylemiştir.
Jan Jak Ruso : Düşünceleriyle, Fransız halkını en çok etkileyen düşünürdür. " Sosyal Mukavele " ( Contrat Social ) adlı eserinde; " İnsanın hür olarak doğduğunu, fakat her yerde zincire vurulmuş bulunduğunu, hakları çiğnenen insanların, bu haklarını geri almaları için, ihtilalin meşru bir araç olduğunu, hükmetme hakkının yalnız millette bulunması gerektiğini söylemiştir.

4- Mali Zorluklar, Vergilerin Ağırlığı : Fransız ihtilalinin en temel nedenidir. Sarayın israfları, Fransa'nın XVIII.yy. boyunca girdiği savaşlar, devletin ekonomik durumunun daha da bozulmasına yol açmış, halktan alınan vergilerin artırılmasına yol açmıştır. 

5- Eta jenaronun toplanması. (5 Mayıs 1789)
Dış Sebepler: 
1-Rönesans sonrasında ortaya çıkan aydınlanma çağının etkisi .
2-Amerikanın bağımsızlığını kazanması.
3-İngiliz meşrutiyetinin etkisi. 
İhtilalin Başlaması ve Dönemleri : 

Fransa Kralı, XVI. Lui' nin, halktan yeni bir vergi almak için "Etajenero" yu toplamasıyla başlayan İhtilal 5 dönemden geçmiştir.

1. Etajenero, Milli Meclis ve Kurucu Meclis Devri (1789 - 1791) : Etajenero'nun, 5 Mayıs 1789' da toplanmasıyla başlayan bu dönemde, köylü ve Burjuvaların milletvekilleriyle, soylu ve rahiplerin milletvekilleri arasında toplanma konusunda anlaşmazlık baş göstermiştir. Toplantıların ayrı ayrı salonlarda değil, aynı salonda yapılmasını isteyen köylü milletvekillerinin isteği, soylu ve rahip milletvekilleri tarafından reddedilmiş, bunun üzerine bir araya gelen köylü ve burjuva milletvekilleri, halkın % 96'sını temsil ettiklerini ileri sürerek, Etajenero' ya, "Milli Meclis" adını vermişlerdir.
Kral'ın soylu ve rahip milletvekillerinin etkisinde kalarak ,meclise karşı zor kullanmak istemesi, ve maliye bakanı Neker' i görevinden atması üzerine halk ayaklanarak, siyasal hükümlülerin hapsedildikleri "Bastil Hapishanesi" ni basmıştır. Hükümlüleri kurtardıktan sonra hapishaneyi yakmış, yıkmıştır. ( 14 Temmuz 1789 )
Bu olaydan sonra Fransız halkı silahlanmış ve İhtilale katılmıştır.

Milli Meclis;
1. Soyluların ve Rahiplerin derebeylik döneminden kalma bütün haklarına ve ayrıcalıklarına son vererek, eşitliği kabul etti. 
2. Yeni bir Anayasa yaparak, İnsan ve Vatandaş Hakları bildirisini ( 17 madde ) anayasa'nın başlangıcına koydu. 
3. Yaptığı , yeni Anayasa nedeni ile Milli Meclise, Kurucu Meclis ( Assamblée Constituant) adı verildi. 

Kurucu Meclis: Çalışmaları ;
1. Fransa Meşruti bir krallık olmuştur. 
2. Kanunları yapma yetkisi meclise, yürütme görevi kralın seçeceği Bakanlar Kurulu'na bırakılmıştır. 
3. Kral' a kanunları veto hakkı tanınmıştır. 
4. Kralın kaçma girişimi üzerine Cumhuriyet'in ilan edilmesini isteyenlere katılmamış, Kral'a Anayasa'ya sadık kalacağına dair yemin ettirmiştir. 
5. Üyelerinin hiçbirisinin, yeniden seçilmemesi koşuluyla kendini dağıtmıştır. ( 30 Eylül 1791 ) 

2. Meşruti Krallık Meclisi Devri ( 1791-1792 ): Bu dönemde, yeni anayasadan memnun olmayan halk ve Cumhuriyetçiler, Paris'te büyük bir gösteri yapmışlar, kraldan yana olan Paris Belediye Meclisini dağıtarak "Komün" denilen Belediye Meclisini kurmuşlardır. Kralın oturduğu "Tüilöri Sarayı" na yürümüşler, sonuçta Kral tahttan indirilerek, ailesiyle birlikte hapsedilmiştir. Meşruti Krallık Meclisi' nin dağılması üzerine, Ülke yönetimi "Komün" ün eline geçti. 1791 Anayasa'sı yürürlüğünü kaybetti.

3. Milli Konvensiyon Meclisi Devri ( 1792-1795) : Cumhuriyet ilan edilmiş ancak Cumhurbaşkanı seçilememiştir. Mecliste; Jirondenler ( İllerden seçilmiş milletvekilleri) , Montanyarlar ( Paris Milletvekilleri ), Mutediller ( Meclisin ortasında oturanlar- Kararsızlar) olmak üzere üç parti oluşmuştur. Jirondenler; İhtilalle kazanılan hakların kan dökülmeden yürütülmesini ve uygulanmasını, Montanyarlar; Cumhuriyetin ve kazanılan hakların kan dökülerek ve şiddetle korunmasını istemişlerdir. Jirondenlerin yönetimi ele geçirme çabası sonuç vermeyince, Montanyarlar'la arası açılmıştır. Kral ve Kraliçe yargılanarak idama mahkum edilmişlerdir. "Devrim evlatlarını yer" kuralının işlediği dönemdir. İhtilalin etkili isimlerinden Danton ve Robespiyer idama mahkum edilmişlerdir. "Genel Kurtuluş Komitesi" ve "İhtilal Mahkemeleri" kurularak, haklı-haksız binlerce kişi öldürülmüştür. Meclis tarafından Komite ve İhtilal Mahkemeleri ne son verilmiş, Konvensiyon meclisi yeni bir Anayasa yaparak kendini dağıtmıştır. 

4. Direktuvar Devri ( 1795-1799 ) : Devletin rejimi Cumhuriyettir. " Beşyüzler Meclisi " ve " İhtiyarlar Meclisi " olarak iki meclis oluşmuştur. Kanunları yapmak, Beşyüzler meclisinin, onaylamak İhtiyarlar Meclisinin görevidir. Yönetimi iki meclisin belirleyeceği 5 kişiden oluşan Beş Direktör yapacaktı. İçte kralcılar ve rahiplerle, dışta Avusturya- Prusya-Hollanda ile yapılan savaşlarla uğraşılmıştır. Napolyon, Mısır başarısızlığı üzerine Fransa'ya geri dönmüş, bu yönetime karşı olanlarla birleşmiş, Beşyüzler Meclisi toplantı sırasında iken meclisi askeri kuvvetlerle basarak üyelerin hepsini tutuklatmıştır. Bu gelişmeler üzerine İhtiyarlar Meclisi kendini dağıtmış, böylece Direktuvar devri sona ermiştir. 

5. Konsüllük Devri (1799-1804) : Anayasa'nın yeniden yapılması için iki komisyon kurulmuş, yürütme ve yönetme işlerine bakmak için de üç kişiden oluşan, Konsül seçilmiştir. Konsülün birinci kişisi Napolyon Bonapart' tı. Napolyon'un yazdığı Anayasa'ya göre üç konsül ülkeyi on yıl yönetecekler, kanunları Senato ve Tribuna adlarıyla anılan meclisler yapacaktı. Meclis üyelerinden birisinin, Napolyon'un İmparator olmasını önermesi üzerine halkoyuna gidilmiş, Napolyon İmparator seçilmiştir. Böylece Konsüllük devri sona ererek I.İmparatorluk dönemi başlamıştır. 
Avrupa’nın Tutumu
İhtilalinin başlangıcında Avrupa’da tepki meydana gelmedi. Hatta bu kargaşadan Fransa’nın zayıflayarak çıkacağı düşüncesi uyandı. 1791 anayasasındaki “Fransa fetih amaçlı savaşlardan vazgeçmiştir” maddesi memnunluk uyandırmıştı.
Ancak ihtilal sonucunda mutlakıyetin yıkılıp cumhuriyetin kabulü Avrupa krallıklarını telaşa düşürdü. Avrupa devletleri Fransa’ya karşı birleşti.
İhtilal Savaşları(1792-1815)
Fransa ile Avrupa devletleri arasında yapılan savaşlarda Fransa Avrupa’nın büyük bir kısmını ele geçirdi. Avrupa coğrafyası büyük ölçüde değişti. Savaşlar Napolyon’un yenilgisi ile sonuçlandı. 
Fransız ihtilalinin Sonuçları:
1. Soyluların ve rahiplerin ayrıcalıkları kaldırılarak eşitlik ilkesi getirildi.
2. Mutlak monarşi yıkılarak, egemenliğin halktan geldiği kabul edildi. 
3. Eşitlik, adalet, milliyetçilik, hürriyet, ulusal egemenlik, laiklik, cumhuriyet gibi kavramlar önem kazandı.
4. Milliyetçilik fikrinin yayılması ile imparatorluklar dağılma sürecine girdi.
5. Mahalli otorite yerine merkezi otorite kabul edildi.
6. Eski toplum, eski kültür değerleri ve idareler değişim geçirdi.
7. Fransız İhtilali sonuçları bakımından evrensel olduğundan yeniçağın bittiği, yakınçağın başladığı kabul edildi.
8. İmparatorlukların yıkılması ile milli devletler kurulmaya başladı.
9. Dağınık halde bulunan milletler siyasi birliklerini kurmaya başladılar.
10. Daha önce İngiliz bilgini Locke tarafından ileri sürülen ve Amerika bağımsızlık savaşları sırasında Amerikalılar tarafından kabul edilen İnsan Hakları Bildirisi Fransızlar tarafından dünya çapında bir bildiriye dönüştürüldü. Bunda milliyeti, ailesi ne olursa olsun bütün insanların elde edecekleri doğal haklar belirtilmiştir.
FRANSA'DA İMPARATORLUK VE NAPOLYON 
( İHTİLAL-KOALİSYON SAVAŞLARI ) : 
Napolyon'un Fransa'da İmparatorluğunu ilan etmesi ve I.İmparatorluğu kurması, Avrupa'daki siyasi dengeleri yeniden bozmuş, İmparatorluk rejimini tanımak istemeyen devletler, Fransa'ya karşı yeniden bağlaşmalar kurmuşlardır. İhtilal sırasında kurulan 2 bağlaşmayla birlikte Fransa'ya karşı toplam 7 bağlaşma kurulmuş, 1805-1815 yılları arasında savaşlar olmuştur.

III. Bağlaşma : Fransa : İngiltere + Avusturya + Rusya 
Nedeni: Napolyon' un İtalya'da kendine bağlı devletler kurmak ve Almanya'yı istila etmek istemesi.
Gelişme: Trafalgar deniz savaşında, Fransız donanmasının Amiral Nelson komutasındaki İngiliz donanmasına yenilmesi üzerine Napolyon, Avusturyalıları ve Rusları yenilgiye uğratarak Viyana'ya girmiş, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunu yıkarak "Ren Konfederasyonu" adıyla bir Alman Devleti kurmuş, Avusturya'yı ayrı bir devlet haline getirmiştir.

IV.Bağlaşma : Fransa ; Prusya + İngiltere + Rusya 
Nedeni: Ren Konfederasyonunun kurulmasının, Almanya'nın en gelişmiş devleti olan Prusya'nın çıkarlarına uygun olmaması 
Gelişme : Napolyon, Prusyalıları ve Rusları yenilgiye uğrattı. Ruslarla "Tilsit Antlaşmasını" imzaladı. Buna göre Prusya ve Lehistan'ın bir bölüm toprakları, Fransa ile Rusya arasında paylaşılıyor, Napolyon , Rusya'nın Osmanlı Devleti üzerindeki isteklerini kabul ediyordu.

V. Bağlaşma: Fransa ; İngiltere + Avusturya + İspanya
Nedeni: Napolyon'un , İspanya' yı ele geçirmek istemesi, İspanyollara yardım eden İngilizlere yenilmesi. 
Gelişme: Napolyon Avusturyalıları yenilgiye uğratarak, sınırlarını genişletti. 

VI. Bağlaşma: Fransa ; İngiltere + Rusya + Prusya + Avusturya
Nedeni: IV.bağlaşmadan sonra, İngiltere'nin Avrupa limanlarını, Fransa'nın Rusya ile birlikte İngiltere'ye karşı kurmuş oldukları kara ablukalarının, devletlerin ekonomik faaliyetlerine zarar vermesi üzerine, Rusya' nın Napolyon'dan ayrılarak, İngiltere'ye limanlarını açması. Napolyon Rusya üzerine sefere çıkarak, Moskova'ya girdi. ( 1812 ) Ruslar, şehri yakarak, Napolyon'u zor durumda bıraktılar. Çar'ın Napolyon' un barış teklifini kabul etmemesi üzerine, Napolyon geri çekilmek zorunda kaldı.
Gelişme: Napolyon'un yenilgisinden yararlanmak isteyen bağlaşıklar, Almanya' da ( Leipzig ) Napolyon'u yenilgiye uğrattılar. Fransa'ya çekilen Napolyon, bağlaşıkların Paris'e girmeleri üzerine, İmparatorluktan çekildi. Fransa'da meşruti krallık rejimi kuruldu, Napolyon Elbe adasına sürgüne gönderildi.

VII. Bağlaşma: Fransa ; İngiltere + Rusya + Prusya + Avusturya
Nedeni: Bağlaşıkların Viyana'da kongre topladıkları sırada, Napolyon'un, Elbe adasından kaçarak Fransa kıyılarında yeni kraldan ( XVIII.Lui ) memnun olmayan halk ve ordu tarafından İmparator olarak karşılanması.
Gelişme: Napolyon, Vaterlo'da , İngiliz ve Prusya kuvvetlerine yenildi. ( 1815 ) Napolyon, Amerika'ya kaçmak isterken yakalanarak, Sen Helen adasına sürülmüş, 1821'e kadar yaşamını sürgünde sürdürmüştür.
Viyana Kongresi ve Kararları (1815)
Napolyon savaşları yüzünden bozulan Avru­pa'nın siyasal durumunu düzenlemek ve Avrupa'nın gelecekte alacağı durumu belirtmek ve saptamak amacıyla tüm Avrupa Devletleri Viyana'da büyük bir kongre topladılar. Kongreyi dört büyük devlet, yani İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya yönettiler. Kongreye Avusturya Başbakanı Prens Meternich başkanlık etti. Kongreye sadece Osmanlı Devleti katılmamıştır.
Kararları:
1. Fransa'nın ele geçirmiş olduğu yerlerin hepsi elinden almıyordu.
2. Belçika ve Hollanda birleştirilecek ve Niederland devleti kurulacaktı.
3. Germen Konfederasyonu kuruldu.
4. İsveç ve Norveç Krallıkları birleştirilecek ve İsveç - Norveç Krallığı kurulacak.
5. İsviçre; 22 kantondan meydana gelen bağımsız ve sürekli tarafsız bir devlet haline getirildi.
6. Avusturya, Doğu Galiçya'yı, Lombardiya, ve Venedik'i alıyordu.
7. Napolyon'un hükümetlerine son verdiği hükümdarlar ve krallar tekrar memleketlerine ve tahtlarına sahip olacaklardı.
8. Fransa ihtilalden önceki sınırlarına çekildi.
9. İtalya'da hükümet kuruldu.
10. Varşova büyük dukalığı ile Finlandiya, Rusya'ya verildi.
Sonuçları: 
Viyana kongresi ile Avrupa'da yeni bir statü doğmuş oluyordu. Kongrede Fransız İhtilali’nin Avrupa'ya yaydığı insan ve vatandaşlık haklarından hiçbirisi, yani hürriyet, milliyet ve eşitlik prensipleri göz önünde tutulmamış, sırf siyasal emel ve istekler üzerine kararlar verilmiştir. Bundan dolayı Viyana Kongresi kararları başarılı olmamış, kongre verdiği kararları yürütebilmek için silaha başvurmak zorunda kalmıştır.
Viyana Kongresinden Sonra Avrupa (1815-1830)
Viyana Kongresinden sonra İngiltere, Rusya, Prusya ve Avusturya kendi çıkarlarına göre ve bu çıkarların uyuşması oranında Avrupa'da yeni bir statü kurmuşlardı. Bu devletler Avrupa düzenini korumak, krallık rejimine karşı yapılacak ihtilal hareketlerini bastırmak ve Avrupa'yı mutlak krallık rejimiyle yönetmek için aralarında bazı antlaşmalar yaptılar. Avrupa tarihinde bu devreye Restorasyon devri denilmiştir.
Avrupa'nın büyük devletleri, Viyana Kongresi kararlarını yürütmek amacıyla, iki ayrı bağlaşma kurmuşlardır.
1. Kutsal İttifak (1815):
Viyana Kongresi kararlarının nasıl uygulanacağı tam belli değildi. Sürgünde bulunan Napolyon'un Fransa'da tekrar iktidara gelmesi Avrupa'nın üç büyük devletini harekete geçirdi. Bu ittifak Rusya, Avusturya ve Prusya arasında yapılmıştır. Kutsal İttifakın amacı Fransız İhtilali'ne karşı bir tepki olmuş ve mutlakıyetçiliği güçlendirmeyi esas almıştır. Fransa'da sonradan katılmıştır.
2. Dörtlü İttifak (1815):
İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya.arasında yapılmıştır. Bu ittifakın kurucusu Prens Meternich'tir. Bundan dolayı buna Meternich Sistemi de denir. Dörtlü İttifak Kutsal ittifakın yetersizliği üzeri­ne ortaya çıkmıştır. Bu dört devlet, başka düşüncelerin yayılmasını silah gücüyle durdurmayı kararlaştırmışlardır. Böylece her türlü özgürlük hareketi bastırılacaktır. Fakat gittikçe gelişen özgürlük akımları soncunda meydana gelen ihtilallerin önü alınamadı. 
Meternich Sisteminin Sona Ermesi:
Restorasyon devri 1827 yılına kadar ancak sürebilmiştir. Çözülme önce İngiltere'nin Dörtlü İttifaktan ayrılmasıyla başladı. Bunun arkasında Osmanlı Devleti'nde Rum İsyanı çıktı. Meternich, Osmanlı Devleti antlaşmaya dahil olmadığı halde, Rum isyanının beraberce bastırılmasını teklif etti. Buna karşılık Rusya ve Fransa, Rumlara yardım ettiler. İngiltere'de bunlara katıldı. Sonunda, Navarin'de Osmanlı donanmasını yakarak kendi prensiplerini kendileri yıktılar.
Viyana Kongresi Kararlarına Tepkiler: 
1.1830 İhtilali:
Meternich Sistemi özgürlük düşüncesini geniş ölçüde benimsemiş bulunan Avrupa toplumlarında otoriteye karşı bir tepki meydana getirdi. Mutlakıyet yönetimlerine karşı güçlenen liberal tepki 1830 yılında aniden patlak vererek bütün Avrupa'yı sarstı. Mutlakıyetçi devletlerin karşısına bütün bir Avrupa halkı çıkmıştır. Başta Fransa'da çıkan ihtilal diğer ülkelerde de çıkmaya başlamıştır.
a. Fransa'da 1830 ihtilali: Demokratik bir yönetim kurulmuştur.
b. Belçika: Hollanda'dan ayrılarak, bağımsızlığını kazandı ve meşruti bir krallık kuruldu.
c. İtalya: Avusturya'nın etkisinde olan İtalya'da çıkan ayaklanmaya karşı Meternich askeri müdaha­le yaparak eski yönetimi yeniden canlandırdı.
d. Almanya: Bazı Alman devletleri anayasal yönetimleri benimsediyse de Meternich buradaki is­yanı da önledi.
e. Polonya: Bağımsızlığını ilan eden Polonya yeniden Rusya'nın işgaline uğradı. Polonya yeniden Rusya'ya bağlandı.
f. İspanya: Liberaller hükümeti ele geçirerek meşruti bir yönetim kurdular.
g. İngiltere: Liberalizm daha da güçlendi. Seçim kanunu geliştirildi. Seçime katılım artırıldı. Avam Kamarası'nın etkisi arttı.
Yorum: 1830 ihtilalleri Fransa, Belçika ve İspanya gibi ülkelerde liberalizmin başarısıyla sonuçlandı. Viyana Kongresiyle kurulan Avrupa statüsü büyük ölçüde değişerek, Avrupa’da yeni bir güçler dengesi kurulmaya başladı.
RESTORASYON DEVRİ ( 1815 - 1830 )
Avrupa'nın büyük devletleri, Avrupa düzenini korumak, krallık rejimine karşı yapılacak ihtilal hareketlerini bastırmak, Avrupa'yı mutlak krallık rejimleriyle yönetmek için aralarında bazı antlaşmalar yapmışlardır. Bu nedenle Viyana Kongresinden, Navarin Olayı'na ( 1827) kadar geçen devre Avrupa'da Restorasyon Devri ( yeniden kurmak, kuvvetlendirmek ) olarak adlandırılır.

I. Bağlaşma ( Kutsal Bağlaşma ) : Rusya + Avusturya + Prusya + Fransa 
Tüm Hristiyan Kralların, birbirleriyle kardeş olduklarını, gerektiğinde birbirlerine yardım yapacakları esasını kabul ediyordu.

II. Bağlaşma ( Dörtlü Bağlaşma - Meternih Sistemi ) : İngiltere + Rusya + Avusturya + Prusya 
Kralların mutlak yönetimini kabul ediyor, bunun her ne pahasına olursa olsun korunmasını hedefliyordu.

Not : Avrupa'da mutlak krallık rejimlerinin yaşatılması için her türlü baskı yapılmasına karşın, özgürlük, milliyet, eşitlik düşünceleri yayılmaya ve güçlenmeye devam etmiştir.

Restorasyon devri, 1827 Navarin olayına kadar, sürebilmiştir. Dörtlü bağlaşmadan, önce İngiltere ayrılmıştır. Osmanlı devletinde çıkan Rum isyanı'na, Meternih beraber bastırılmasını teklif ettiyse de, Fransa , Rusya ve İngiltere Rumlara yardım etmişler ve Navarin' de Osmanlı Donanmasını yakmışlardır. 1830'dan itibaren dörtlü bağlaşma tamamen dağılmış, kutsal bağlaşma da önemini kaybetmiştir.
1830 İHTİLALİ
XVIII. Lui'nin yerine geçen kardeşi X. Şarl'ın, Fransa'da mutlakıyet kurmak istemesi üzerine, gazeteciler, işçiler, halk, üniversite öğrencileri isyan etmişler, X. Şarl krallıktan çekilmek zorunda kalmıştır.

Sonuçları :

Lui Filip, Fransa'da kral olarak, Fransızlar Kralı adını aldı
Fransa, meşruti krallık rejimine kavuştu.
Meclislerin kanun teklif etme hakları ve basın özgürlüğü kabul edildi.
Seçim kanunu yapılarak, seçim koşulları hafifletildi.
Belçika, Hollanda' dan ayrıldı.
Birleşik İsveç ve Norveç Krallığı, ayrı krallıklara dönüştü.
İngiltere' de Liberal parti, hükümet kurdu
İsviçre' de Liberal ve Demokratlar , yönetime geldiler
İspanya ve Lehistan' da Liberaller etkisini artırdı.
1848 İHTİLALLERİ
Bu ihtilallerin iki önemli nedeni vardır:
Birincisi: Milliyetçilik hareketlerinin ve liberalizmin gittikçe kuvvetlenmesi ve bunların bağımsızlığa dönüştürülmek istenmesi.
İkincisi: Sanayi inkılâbı ile işçi sınıfının ortaya çıkarak bir takım haklar istemesi.
1848 ihtilali Fransa'da başladı, ihtilalin patlak vermesinde liberallerin ve sosyalistlerin büyük etkisi oldu. Kral Lui Filip'in izlediği politika ihtilalin başlamasında etkili olmuştur. Zira Kral, işçi sınıfının sorunlarını çözmede ihmalkâr davranıyordu. Üstelik kişi hürriyetini kısıtlamış, şahsi iktidarını kuvvetlendirme yoluna gitmişti. Bu durum ihtilalin patlak vermesine neden oldu. Kral istifa etti. Fransa'da cumhuriyet ilân edilerek bütün Fransızlara seçim hakkı tanındı. Ölüm cezası kaldırıldı, esir ticareti yasak edildi. Bunlar gittikçe kuvvetlenen sosyalistleri tatmin etmedi. Yeniden karışıklıklar çıktı. Yeni kurulan meclis cumhuriyeti ilan etti. Lui Napolyon cumhurbaşkanı seçildi. Bir süre sonra meclisi kapatarak Fransa'da ikinci imparatorluğunu ilân etti.
DİĞER ÜLKELERDE 1848 İHTİLALLERİ:
a. Avusturya - Macaristan İmparatorluğunda: Meternich ve sistemine karşı halk ayaklandı. Yeni bir meclis kuruldu. Vergiler kaldırıldı, eşitlik ilân edildi. Meternich istifa etti. Macarlar ayrı hükümet kurdular. Fakat Rusya ile birleşen Avusturya kanlı bir şekilde Macar ihtilalini bastırdı ve yeniden Macaristan Avusturya'ya bağlandı.
b. İtalya'da: İtalya'da ulusal birlik için çalışmalara başladı. Piyemonte Krallığı önderliğinde bütün İtalya'da Avusturya'ya karşı bir hareket başladı. Fakat Avusturya İtalya ordusunu iki kez yenilgiye uğratarak İtalya'daki eski statüyü yeniden kurdu.
c. Almanya'da: Alman birliğini kurmak için başlayan hareket Berlin'de halk isyanına neden oldu. Kurulan Meclis yeni bir Anayasa için çalışmalara başladı. Yeni Anayasa kabul edilmiş böylece Almanya'nın birliği sağlanmış oldu. Fakat Avusturya'nın baskısı ile birliğin gerçekleşmesi bir süre daha gecikti.
Yeni anayasalar yapıldı. Demokratik yönetimler kuruldu.
d. İngiltere'de: İşçiler daha geniş haklar elde etmek için harekete geçtiler, fakat başarılı olamadılar.
e. Osmanlı İmparatorluğunda: Eflak - Boğdan'da ulusal birlik için hareketler başladı. Başarıya ulaşamayan bu hareket aynı zamanda Osmanlı - Rus ilişkilerinin bozulmasına yol açtı. Bu da Kırım Savaşını hazırlayan nedenlerden birisi oldu.
1848 ihtilallerinin Sonuçları:
1. Fransa'da önce Cumhuriyet ve bir süre sonra da İmparatorluk kurulmuştur.
2. İtalya, Prusya, Hollanda ve Belçika'da krallar uyruklarına bir takım haklar ve imtiyazlar vermek zorunda kalmışlardır.
3. Almanya ve İtalya’da birlik hareketleri için ilk esaslı adımlar atılmıştır.
4. Rusya bu ihtilallerden zarar görmemiştir.
5. Liberal yönetimler ağırlık kazanmışlardır.
6. Mutlakıyetler ya sona ermiş veya iyice yumuşamıştır.
7. Sosyalist ve komünist akımlar güçlenmiştir. 
İtalyan Birliğinin Kurulması
Viyana Kongresi İtalya’yı yedi hükümete ayırmıştı. Piyemonte bunlar içerisinde en kuvvetlisi idi. Hepsi de mutlakıyetle yönetilmekteydi. Ülkenin bir kısmı Avusturya'nın işgali altındaydı. Halbuki Fransız İhtilaliyle birlikte İtalya’da milliyet ve hürriyet fikirleri yayılmağa başlamıştı. İtalyan aydınları ülkede birliği kurmak ve yabancı işgalinden kurtulmak istiyorlardı. Bu amaçla Karbonari adlı gizli cemiyetin etrafında birleşerek çalışmalara başladılar. Fakat başarılı olamadılar. İtalya birliğinin kurulması her şeyden evvel Avusturya'nın ülkeden çıkarılmasına bağlıydı. Ancak, İtalyan şehir devletleri bunu yalnız başına gerçekleştirecek güçte değildiler. Bunun için bir dış devletin yardımına ihtiyaç vardı. Piyemonte, Kırım Savaşı'na iştirak ederek Fransa'nın desteğini sağlamayı başardı. 1859 yılında yapılan savaşta Avusturyalılar mağlûp edildi. Bu zafer İtalya siyasi birliğine giden yolu açtı. İtalyan birliği 1870'de gerçekleşti. Roma yeni kurulan İtalya’nın başkenti ilan edildi. İtalya, siyasi birliğini kurduktan sonra sömürgecilik hareketlerine başladı. Kısa zamanda Avrupa politikasında söz sahibi devletlerden birisi oldu. Papalık siyasi gücünü kaybetti. Yalnız dinî nüfuzu kaldı.
Alman Birliğinin Kurulması
Viyana Kongresi'nde bir Germanya Konfederasyonu'nun kurulmasına karar verilmiştir. Merkezi Frankfurt'ta olan bu Konfederasyon, Avusturya'nın başkanlığında toplanan bir meclis tarafından yönetilecekti. Prusya bu Konfederasyon'un dışında kalacaktı.
Bu yüzden Prusya ile Avusturya birbirlerine rakip hale geldiler ve sürtüşmeye başladılar. Prusya, Alman Birliği'ne hazırlık olmak üzere Alman şehir devletlerinin iştirakiyle gümrük birliğini kurdu. Alman Birliği'nin kurulmasında Prusya başbakanlığına getirilen Bismark'ın büyük katkıları olmuştur. Bismark devlet bünyesinde gerekli ıslahatları yaparak Prusya'yı güçlü bir yapıya kavuşturdu. Alman Birliği'nin kurulması Danimarka, Avusturya ve Fransa ile yapılan savaşlar sonunda gerçekleşmiştir.
Fransa'nın Sedan'da kesin bir mağlubiyete uğratılması sonucunda Alman Birliği kuruldu (1871). Prusya Kralı l. Vilhelm Alman imparatoru oldu. Alman Birliği'nin kurulması uluslararası politika açısından önemli sonuçlar doğurdu. Viyana Kongresi'nden sonra kurulmuş olan Avrupa güç dengesi değişti. Fransa ve Avusturya etkinliklerini büyük ölçüde kaybettiler. Almanya Avrupa'nın kuvvetli devletlerinden biri oldu. Sömürgecilik hareketlerine başladı. Avrupa'da Bloklaşma başladı.
ÜÇLÜ İTTİFAK - ÜÇLÜ İTİLAF
Alman Birliği'nin kurulması Avrupa dengesinde önemli değişikliklere neden oldu. Almanya Fransa'nın kendisinden intikam alacağından endişe ederek onu yalnız bırakma yollarını aradı. Bu amaçla 1872'de Rusya, Avusturya ve Almanya imparatorlukları Berlin'de toplanarak üçlü imparator birliği'ni kurdular. Bu birlik kısa zamanda dağıldı. Berlin Kongresi'nde birlik bozuldu. Rusya'nın ayrılmasıyla Almanya, İtalya ile yakınlaşmaya çalışarak, İtalya ile Avusturya arasındaki anlaşmazlıklar gidermiştir. Böylece bu üç devlet üçlü ittifakı kurdular (1883).
Üçlü ittifakın kurulması üzerine Fransa ile Rusya arasında da buna benzer bir bağlaşma yapıldı. Daha sonra İngiltere’de Alman korkusundan bu gruba katılarak üçlü ittifaka karşı yeni bir birlik doğmuştur (1907).
Ziyaretçi Defteri yükleniyor...