Yıl 1160'lar filan... Yer: Moğolistan! O günlerde Asya'nın doğusunda devlet düzen yoktur. İnsanlar hasımlarıyla boğuşmak ve acımasız olmak zorundadırlar. Onon ırmağının kenarına ilişen Dülün Boldak'da da güçlüler ferman okutur mesela Yegüsey Bahadır'a dokunan yanar.
Yegüsey'in çatık kaşlı bir oğlu (Temuçin ya da Timuçin) vardır ki ne kadar haylaz varsa peşine takar, bıkmadan usanmadan savaşçılık oynar. Temuçin'i bacak kadarken (9 yaşında) nişanlar, kabilenin güzel kızı Borte şerefine toy yaparlar. Asabi tıfıl ilk defa mutluluktan uçar, yüreğinde cılız da olsa bir ışık yanar. Ancak o günlerde Kitaylar çağırdıkları şölende Yegüsey'i zehirler ve onu çocuklarının gözü önünde paralarlar. Sonra çaput gibi sürükler itlerin önüne atarlar.
Acıların çocuğu...
Yegüsey'in hanımını ve çocuklarını "kurda kuşa yem olsun" diye götürüp dağ başına bırakırlar. Ulun Hatun içlerinde Temuçin'in de bulunduğu 5 çocukla zorlu bir mücadeleye başlar.
Temuçin daldan taştan imal ettiği basit silahlarla kuş, balık, geyik avlamaya çalışsa da çoğu kez karınlarını otla yaprakla böcekle doyururlar. Bünyeleri dondurucu soğuğa da ve yakıcı güneşe de alışır derileri kalınlaşır. Yıllarca Tarzan gibi dolana dolana güçlenirler ama lugatlerinden merhamet kelimesini çıkarırlar. Hepsi yırtıcı, acımasız ve yabani olurlar. Öyle ki ortak avı arakladı diye kardeşlerini öldürecek kadar...
Acıların çocuğu belki kopuz tıngırdatıp ağıt yaksa bozkırda prim yapar ama o yanık sesli "Küçük Temuçin" değil, gür naralı "Büyük Kağan" olmaya bakar.
Nitekim yıllar sonra gelir obasına konar ve en psikopat edaları takınıp "bela arayan bana bulaşsın" diye çağrı yapar. Evet ona kimse bulaşmaz ama kucaklayan da çıkmaz. Temuçin kaldığı yerden başlar, Borte'yle evlenip yuvasını kurar. Kurar ama çadırını basar karısını kaçırırlar.
Anladıkları dilden
Temuçin, dağ başında bile bu kadar zorlanmamıştır, artık kendine tutunacak bir dal, sığınacak bir kapı arar. Gider Kerait'lerin lideri Han Tuğrul'a çıkar. Tuğrul onu dostça karşılar ve askerinin başına geçirerek büyük bir hata yapar. Temuçin, Tatarları, Merkitleri, Tunguzları, Naymanları ve Moğolları yenerek Kerait ülkesini kurtarır ama Kerait ülkesi ondan kurtulamaz. Aldığı hızla kendinden güçlü rakiplere sataşır ve ilk mağlubiyetini tadar.
Aslında Cengiz efsanesi o gün doğar. Bu muharebeden sonra başıboş kalan askerleri kendi etrafına toplar ve düşmanlarını bir bir ezerek intikam almaya başlar.
Temuçin yaklaşık 20 yıl kan döker, oba basar, çadır yakar. Nitekim ilk kurultayda Moğol ve Tatar hanları ona "Kağan" unvanını bağışlarlar (1202). Bir sonraki Kurultay'da Kököçü ona "Cengiz Han" adını lütfeder ki Cengiz: "Gökten İnen Bahadır, Başbuğlar Başbuğu" gibi manalar taşımaktadır.
Kököçü, üç dişi kalmış titrek bir şamandır. Bu bunak güpe gündüz yıldızlara bakar ve hayali güçlerden haber sorar. Söyledikleri birbirini tutmaz ama Cengiz onun bir dediğini iki yapmaz.
Manga, tabur, tümen
Cengiz adamlarıyla aynı sofraya oturur, ayı postunda yatar. Gençlere "düşmanları öldürüp, karılarını ağlatma zevki" aşılar. Doğrusu onun uğruları bu zevki (nasıl zevkse) dolu dolu tadar, mazlum yalvartmaktan tarifsiz haz alırlar.
Cengiz'in ordusunda her asker bir mangaya, manga takıma, takım tabura, tabur tugaya, tugay tümene bağlanır. Doğrusu derinlemesine strateji bilmez, haritadan anlamazlar. Çok bilinen bir taktiği uygular, önce saldırır, sonra sahte ricatla kurt kapanı açar, ansızın geriye döner, hilal şeklinde kapanırlar.
Her asker silahını ve teçhizatını kendi hazırlar, ordu kırık dökük işlerle uğraşmaz. Disiplinden taviz vermez, hata yapan kadar göz yumanı da cezalandırırlar. Askerlik sıradan bir iştir ve hiçbir kadın oğlu, kocası askerde diye vergiden muaf tutulmaz. Savaşçıya ölmeyecek kadar yemek verir, aç bi ilaç dolandırırlar. Zira Temuçin'e göre "tok köpek av yapamaz!" Ganimeti, şefler ve erler arasında taksim eder, "Han payı"nı kenara ayırırlar.
Pekin'e doğru
Hasılı Cengiz, Altay, Sibirya ve Moğolistan'da beşyüz yıldır dağınık yaşayan kabileleri emri altında toplar. Ancak kuru sahrada bey olsan ne yazar?
Şimdi zengin ve mamur bir ülkeye (mesela Çin'e) saldırmalı, malı kaldırmalıdırlar. Temuçin tarih okumasa da bozkıra hakim olanın Çin'i dağıtacağını bilir, aynen Hunlar ve Göktürkler gibi güneye dalar. Çinliler'in muntazam orduları Moğol çapulcularının önünde duramaz.
Cengiz adeta Çin'i soyar, soğana çevirir, artık mal ve kadın kaldırmaktan bıkar, adam gırtlaklamaktan yorulurlar. (Demek o katliamlar da olmasa Çin'in nüfusu 3 milyarı bulacaktı.) Dönüp gelir otağı Karakurum'a kurarlar. Henüz soluklanmışlardır ki...
Yegüsey'in çatık kaşlı bir oğlu (Temuçin ya da Timuçin) vardır ki ne kadar haylaz varsa peşine takar, bıkmadan usanmadan savaşçılık oynar. Temuçin'i bacak kadarken (9 yaşında) nişanlar, kabilenin güzel kızı Borte şerefine toy yaparlar. Asabi tıfıl ilk defa mutluluktan uçar, yüreğinde cılız da olsa bir ışık yanar. Ancak o günlerde Kitaylar çağırdıkları şölende Yegüsey'i zehirler ve onu çocuklarının gözü önünde paralarlar. Sonra çaput gibi sürükler itlerin önüne atarlar.
Acıların çocuğu...
Yegüsey'in hanımını ve çocuklarını "kurda kuşa yem olsun" diye götürüp dağ başına bırakırlar. Ulun Hatun içlerinde Temuçin'in de bulunduğu 5 çocukla zorlu bir mücadeleye başlar.
Temuçin daldan taştan imal ettiği basit silahlarla kuş, balık, geyik avlamaya çalışsa da çoğu kez karınlarını otla yaprakla böcekle doyururlar. Bünyeleri dondurucu soğuğa da ve yakıcı güneşe de alışır derileri kalınlaşır. Yıllarca Tarzan gibi dolana dolana güçlenirler ama lugatlerinden merhamet kelimesini çıkarırlar. Hepsi yırtıcı, acımasız ve yabani olurlar. Öyle ki ortak avı arakladı diye kardeşlerini öldürecek kadar...
Acıların çocuğu belki kopuz tıngırdatıp ağıt yaksa bozkırda prim yapar ama o yanık sesli "Küçük Temuçin" değil, gür naralı "Büyük Kağan" olmaya bakar.
Nitekim yıllar sonra gelir obasına konar ve en psikopat edaları takınıp "bela arayan bana bulaşsın" diye çağrı yapar. Evet ona kimse bulaşmaz ama kucaklayan da çıkmaz. Temuçin kaldığı yerden başlar, Borte'yle evlenip yuvasını kurar. Kurar ama çadırını basar karısını kaçırırlar.
Anladıkları dilden
Temuçin, dağ başında bile bu kadar zorlanmamıştır, artık kendine tutunacak bir dal, sığınacak bir kapı arar. Gider Kerait'lerin lideri Han Tuğrul'a çıkar. Tuğrul onu dostça karşılar ve askerinin başına geçirerek büyük bir hata yapar. Temuçin, Tatarları, Merkitleri, Tunguzları, Naymanları ve Moğolları yenerek Kerait ülkesini kurtarır ama Kerait ülkesi ondan kurtulamaz. Aldığı hızla kendinden güçlü rakiplere sataşır ve ilk mağlubiyetini tadar.
Aslında Cengiz efsanesi o gün doğar. Bu muharebeden sonra başıboş kalan askerleri kendi etrafına toplar ve düşmanlarını bir bir ezerek intikam almaya başlar.
Temuçin yaklaşık 20 yıl kan döker, oba basar, çadır yakar. Nitekim ilk kurultayda Moğol ve Tatar hanları ona "Kağan" unvanını bağışlarlar (1202). Bir sonraki Kurultay'da Kököçü ona "Cengiz Han" adını lütfeder ki Cengiz: "Gökten İnen Bahadır, Başbuğlar Başbuğu" gibi manalar taşımaktadır.
Kököçü, üç dişi kalmış titrek bir şamandır. Bu bunak güpe gündüz yıldızlara bakar ve hayali güçlerden haber sorar. Söyledikleri birbirini tutmaz ama Cengiz onun bir dediğini iki yapmaz.
Manga, tabur, tümen
Cengiz adamlarıyla aynı sofraya oturur, ayı postunda yatar. Gençlere "düşmanları öldürüp, karılarını ağlatma zevki" aşılar. Doğrusu onun uğruları bu zevki (nasıl zevkse) dolu dolu tadar, mazlum yalvartmaktan tarifsiz haz alırlar.
Cengiz'in ordusunda her asker bir mangaya, manga takıma, takım tabura, tabur tugaya, tugay tümene bağlanır. Doğrusu derinlemesine strateji bilmez, haritadan anlamazlar. Çok bilinen bir taktiği uygular, önce saldırır, sonra sahte ricatla kurt kapanı açar, ansızın geriye döner, hilal şeklinde kapanırlar.
Her asker silahını ve teçhizatını kendi hazırlar, ordu kırık dökük işlerle uğraşmaz. Disiplinden taviz vermez, hata yapan kadar göz yumanı da cezalandırırlar. Askerlik sıradan bir iştir ve hiçbir kadın oğlu, kocası askerde diye vergiden muaf tutulmaz. Savaşçıya ölmeyecek kadar yemek verir, aç bi ilaç dolandırırlar. Zira Temuçin'e göre "tok köpek av yapamaz!" Ganimeti, şefler ve erler arasında taksim eder, "Han payı"nı kenara ayırırlar.
Pekin'e doğru
Hasılı Cengiz, Altay, Sibirya ve Moğolistan'da beşyüz yıldır dağınık yaşayan kabileleri emri altında toplar. Ancak kuru sahrada bey olsan ne yazar?
Şimdi zengin ve mamur bir ülkeye (mesela Çin'e) saldırmalı, malı kaldırmalıdırlar. Temuçin tarih okumasa da bozkıra hakim olanın Çin'i dağıtacağını bilir, aynen Hunlar ve Göktürkler gibi güneye dalar. Çinliler'in muntazam orduları Moğol çapulcularının önünde duramaz.
Cengiz adeta Çin'i soyar, soğana çevirir, artık mal ve kadın kaldırmaktan bıkar, adam gırtlaklamaktan yorulurlar. (Demek o katliamlar da olmasa Çin'in nüfusu 3 milyarı bulacaktı.) Dönüp gelir otağı Karakurum'a kurarlar. Henüz soluklanmışlardır ki...